ABD'nin 1945 yılından beri yabancı ülkelere yaptığı opeasyonlarda en az 6 milyon sivil öldü. ABD Başkanı Barack Obama aralık ayında Irak Savaşı’nın bittiğini duyururken orduya teşekkür etti, hayatını kaybeden 4 bin 500 asker için üzüntülerini iletti ancak Irak halkının fedakarlıklarına değinmedi. ABD’nin savaşlarında ölen sivil halkın unutulması ne ilk ne de sondu.
ABD’nin ünlü MIT Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Merkezi’nin direktörü John Tirman, Washington Post gazetesi için yazdığı makalesinde bunun nedenlerini araştırdı. Tirman’ın tespitlerinden ilginç bölümler şöyle:
Amerikan halkının, ordunun operasyon düzenlediği ülkelerde yaşayanlara ne olduğu ile ilgilendiğine dair çok az delil var. ABD’nin 1945 yılından beri girdiği savaşlarda 6 milyondan fazla sivil öldü. Ancak Vietnam ya da Kore savaşları için dikilen anıtların hiçbirinde yerli halkın verdiği kayıplardan bahsedilmiyor. Sivil kayıplar ne haberlerde ne de siyasilerin söyleminde kendine yer buluyor.
Peki Amerikalılar sivil ölümlere neden sessiz kalıyor? Kültürel tarihçi Richard Slotkin bunu ‘sınır teziyle’ açıklıyor. ABD’nin kuruluş aşamasından itibaren toplumun en çok tekrar edilen söylemlerinden olan ‘sınır tezi’, işgal edilen topraklarda ‘vahşilere’ karşı şiddet uygulanmasını haklılaştırılıyor. Nitekim Vietnam ve Kore savaşlarında komünizm tehdidi, Irak ve Afganistan’da ise direnişçilerin hep sınırın öteki yakasındaki vahşiler gibi sunulması dikkat çekiyor.
Politikacılar tabii çok daha genel terimler kullanıyor. Bu ülkelere domekrasi götürmekten, Batı değerlerinden bahsediyorlar. Ancak söylem her seferinde Kuzey Amerika’da yerlilere karşı verilen mücadeleye gönderme yapıyor. Uluslararası ilişkiler uzmanı Robert Kaplan 2004’te “Liberaller memnun olmasa da ordu ve donanma Kızılderili metaforunu çoktan sahiplendi” diye yazmıştı.
Tabii sınır tezi ırkçılıktan ve Amerikan kültüründe düşmana karşı aşağılayıcı terimler kullanma kültüründen ayrı gitmiyor. Bu aşağılayıcı tavır operasyon yapılan ülkelerdeki yabancıları tehlikeye atmayı kolaylaştırıyor.
Amerikan halkının bu kayıpları umursamamasında en büyük etkenlerden biri de filmlerde, romanlarda ve belgesellerde sivillerden bahsedilmemesi. Eğlence endüstrisi bu savaşları beyaz perdeye taşırken daima Amerikan hikayeleri üzerinden anlatıyor. Dolayısıyla halk işgal edilen ülkelerdeki acılar yerine askerlerinin acılarını görüyor. Bununla savaşmak için kurulan az sayıdaki dernekler de şimdiye kadar ciddi bir başarı sağlayamadı.
Belki de hiçbir şey durumu doğru ve yanlışa bakış açımız kadar etkilemiyor. Bundan 30 yıl önce sosyal psikologlar “adil dünya teorisini” geliştirdi. Bu teoriye göre insanlar dünyanın düzenli, rasyonel ve adil olduğunu düşünerek yaşıyorlar. Bu adil dünya düzeni bir şekilde bozulduğunda, mesela siviller öldüğünde, insanlar bunu istisnai olarak algılıyor veya görmezden geliyor ya da kızıyor. Sokakta bir dilenci gördüğünüzde gösterdiğiniz reaksiyon buna çok benziyor. İşte birçok kişinin Afganistan, Irak, Vietnam gibi ülkelerdeki Amerikan savaşları sırasında ölenleri görmezden gelmesi buna bağlanıyor.
Nedeni ne olursa olsun sivil ölümlerin görmezden gelinmesi ya da tepki gösterilmemesinin bedeli çok ağır. Amerikan halkının bunlara isyan etmemesi, siyasi ve askeri liderlere yeni operasyonlar düzenlemek için izin vermek anlamına geliyor. ABD’nin uluslararası itibarı da bu sırada büyük zarar görüyor. ABD’nin sivil ölümlere bakışı bu kadar soğukkan Suriye ya da Sudan gibi ülkelerde uluslararası camianın harekete geçmesini istememiz ikiyüzlülük olarak görülüyor. Kore Savaşı tarihçisi Bruce Cumings savaşla ilgili kötü olan her şeyin hasır altı edilmesine “unutma hegomonisi” diyor.
MİLLİYET