logo

Avro Bölgesi saatli bomba

AB'de finans kriziyle beliren banka krizinden çok bankacılık krizi yaşandığı ve denetim mekanizmaları hususunda Birliğin gerekli mekanizmalardan yoksun olduğu anlaşılıyor. 
WikiLeaks, VatiLeaks'ten sonra büyük bir gaztecilik başarısına imza atan 86 gazeteci ve 35 gazetenin ortak çalışmasıyla dünya geçen haftadan bu yana açıklanmaya başlanan Offshore Leaks belgeleriyle tanışıyor. Parça parça yayımlanacak "belgelerin" Kıbrıs Rum Kesimi'nin kurtarılma hikayesinin merkezinde yer alan bankalara yöneltilen usulsüzlüklerin aslında Avro Bölgesi içinde ormanı gizleyen ağaç olduğu, ayrıca büyük fotoğrafa bakıldığında finans kriziyle beliren banka krizinden çok bankacılık krizi yaşandığı ve denetim mekanizmaları hususunda Birliğin gerekli mekanizmalardan yoksun olduğu anlaşılıyor.
Dünyada 60 ülkede araştırmalarda bulunan ICIJ (International Consortium Of Investigative Journalists), offshore hesaplara ilişkin elde ettiği 2,5 milyon belgeyi basına açmasının ardından ortaya dökülmeye başlayan bilgiler finans dünyasında bomba etkisi yapmasa da Avrupa (ve ilgili ülkelerin) kamuoylarının gündemine bomba gibi düştü. Parça parça yayımlanacak olan "belgeler" dünyanın 140 ülkesine dağılmış 122 bin şirket ve 130 bin kişiye dair önemli bilgiler içeriyor.
Offshore Leaks belgeleri WikiLeaks'in duyurduğu Amerikan diplomatik belgeleriyle mukayese edildiğinde kullanılmaya hazır olmadıkları offshore hesapların ardında gizlenen isimlere bir yapboz misali parçaların bir araya getirilmesiyle ulaşılmaya çalışıldığı, ayrıca Wikleaks belgelerinden 160 kat daha fazla belge ve donenin olduğu göz önünde bulundurulursa, bağlantıların kurulması zaman alacaktır.
Avro Bölgesi'nin içinden geçtiği finans krizinde de gizlenen bilgilerin olduğu son olarak Kıbrıs Rum Kesimi'ne yönelik gerçekleştirilen kurtarma operasyonuyla anlaşıldı. "Kriz yönetimi" konusunda iletişim fakültelerinde öğretilen birinci husus yalan söylememenin gerektiğidir. Sorunu inkar etmenin şirkete kaybının kabul etmesinden çok daha fazla olacağı somut örneklerle anlatılır. Şirketler için geçerli olan bu hususun (istisnai durumlar olmakla birlikte) demokratik yönetimler için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Karar vericilerin yaptıkları açıklamalara ve genel olarak medyanın olumlayıcı haberlerine rağmen Avro Bölgesi'nin içinden çıkılması güç bir yola girdiği anlaşılıyor. Karar vericilerin kapalı kapılar ardında konuştukları ve bildikleri gerçekler Kıbrıs'ta baş gösteren finans kriziyle Avrupa kamuoyunun gündemine taşındı. Yaşananlar çözümün yanlış yerde arandığını düşündürüyor. Bir yanda kemer sıkma politikaları çerçevesinde getirilen ek vergiler ve kısıtlamalar, diğer tarafta Avro Bölgesi'nde her yıl offshore hesaplar üzerinden 1000 milyar avro'nun kaçırıldığı düşünüldüğünde, banka kurtarma operasyonlarının ardında gizlenen veya gizlenmek istenenin gerçekliğin gizlenemeyecek durumunda olduğu; ayrıca 2010'dan bu yana kurtarılmak istenenin ne olduğu konusunda dürüst olunmadığı anlaşılıyor.
Geçen yıllarda Birlik üyelerince kabul edilen ve 2014'te yürürlülüğe girmesi beklenen banka mevzuatı bugün yürürlülükte olsaydı Kıbrıs'ı krize sürükleyen iki bankayı kapsamayacağı düşünüldüğünde "yeni mevzuatın" soruna çözüm olacağını düşünmek mümkün mü ?
Offshore Leaks belgelerine bakılırsa Avro Bölgesi'nde 2009'dan bu yana başgösteren krizin tek galibi piyasalar değil. Şirketler kadar ortanın üstünde yer alan bireylerinde vergi ödememek için kazançlarını kaçırmak suretiyle "kazanan tarafta" yer almayı tercih ettikleri görülüyor. Fransa'nın gelecek günlerde Birlik içinde kayıt dışılığı önlemek için bir Avrupa Fatca'sı (2010'da Amerika'da kabul edilen "Foreign Account Tax Compliance Act" yasası) önerisinde bulunması bekleniyor.
Kıbrıs gibi Malta, Lüksemburg ve İngiltere için de bir "gazino ekonomisinden" söz edilebilir. Kıbrıs bunun en çarpıcı örneği olmasa da gelinen noktada mikro ölçekteki en somut örneğini teşkil etmekte. Bankalarının GSMH'sının 2,5 katı büyüklüğünde olması bunu doğruluyor. Alman finans Bakanı Wolfgang Schauble'ye göre Kıbrıs doğru "finans modeline" sahip olmadığı için bu halde. Aslında doğru finans modelinin ne olduğu konusunda ortak bir görüşün olmaması bir şekilde bütün tarafları rahatlatıyor.
Kıbrıs Rum Kesimi'nin kriz günlerinde Avro Bölgesi'ne dahil edilmesinin ardında ki tutumun Yunanistan'ın 2002'de bütün eksikliklerine rağmen dahil edilmesinden farklı olmadığı anlaşılıyor. Avro Bölgesi Başkanı Jero Dijsselbloem Kıbrıs'a uygulanacak reçetenin bundan sonra yaşanacak benzer krizlere örnek olacağını söylüyor. Ne var ki, bu açıklama Offshore Leaks belgelerinin bir bölümünün yayımlanmasından önce yapıldı. Malta, Lüksemburg ve İngiltere için nasıl bir politika izleneceği büyük soru işareti.
Belgelerin yayımlanmasının ardından Paris ve Berlin'den gelen ortak açıklamada bankalara yönelik denetimlerin artırılması için yakın zamanda ortak bir planın sonulacağı ifade ediliyor. Açıklamanın yayımlanan listede siyaset dünyasından isimleri de içermesi kamuoylarında şüpheleri önlemeye yönelik bir çıkış olarak da değerlendirilebilir. Krizin nasıl yönetildiği göz önünde bulundurulduğunda, paravan şirketler üzerinden kaçırılan milyarlarca avronun banka(cılık) kriziyle sistemik hareketliliklere kapı araladığı; yayımlanan Offshore Leaks belgelerinden, doğru adımların atılmaması durumunda, Avro Bölgesi'nin saatli bomba misali hızla "büyük şoka" doğru yol aldığını söyleyebiliriz.
Dünya Bülteni / Sinan Özdemir