Son beş yıldır, gelişmiş ekonomilerde yaşanan finansal kriz, milenyum gençliğinin iş ve yaşam beklentilerini olumsuz etkiliyor. Maaşlar düşüyor; yeterli deneyim sahibi olmayanların iş bulması gitgide zorlaşıyor.
Bugün "milenyum gençliği", ebeveynlerinin hayal bile edemeyeceği iletişim teknolojilerine sahip olsa da, hem zengin hem de fakir ülkelerde, gençler iyi bir iş bulma sorunu ile karşı karşıyalar.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'ya göre, dünya gençliği açısından istihdam piyasasının durumu hiç de iç açıcı değil. ILO verilerine göre dünya genelinde genç işsizlik oranı yüzde 12.6'ya ulaşıyor.
Aslında 2007 yılından bugüne genç işsizliğinde artış çok yüksek boyutlara ulaşmış değil.
Krizin ilk gününden bu yana yaşanan toplam artış 3.4 milyon kişi olmuş. Fakat sorun, gençlerin istihdam piyasası konusunda umutlarını büyük ölçüde yitirmiş olmaları ve çalışmaktan vazgeçmeleri.
2007-2012 döneminde dünya genelinde genç nüfus artmaya devam ederken, genç istihdam oranının 23 milyon kişi civarında azalması bunun somut örneği.
ILO'nun yaptığı uyarı ise oldukça dikkat çekici: "Çok sayıda genç, sadece işsiz değil; istihdam edilemez konuma gelme riski ile karşı karşıya."
Bu durum, genç nüfusun büyük bir bölümünün ekonomik durumunun iyi olmamasını da beraberinde getiriyor.
Bunun dünya genelinde birçok örneği var. İspanya'da, resesyon sürecinde işten çıkartılanlar öncelikle gençler oluyor. Bu süreçte, gençlerin nitelikleri dikkate alınmıyor. İspanya'da genç işsizlik oranı yüzde 50'nin üzerinde.
İngiltere'de 18-33 yaş gençlerin yaşam standartlarında hızlı bir düşüş izleniyor. Ülkede emlak fiyatlarında yaşanan hızlı artışlar, gençlerin kendi yaşamlarını kurmalarını da zorlaştırıyor.
OECD rakamlarına göre, sağlık ve uzun süreli bakım masrafları 2006-2010 yılları arasında GSYIH'nin ortalama yüzde 6.2'si civarında artış gösterdi. Bu artış, milenyum gençlerinin emekli olacağı 2060 yılında en az yüzde 9.5 civarında olacak.
OECD'nin yaptığı bir diğer yorum, gençlerin geleceğinin, küresel ekonominin ve gelişmekte olan ekonomilerin sunacağı fırsatlar ile yakından ilgili olacağı.
Beklenti ise beş yıldır devam etmekte olan ekonomik krizin ortadan kalkması ve gençlerin, daha önceki jenerasyonlar gibi, ekonomik büyümeden faydalanabilmeleri yönünde. İşte o zaman, teknoloji ve verimlilik alanlarında elde edilen gelişmeler, gençlere ebeveynlerinden daha iyi ve daha sağlıklı bir yaşam sunmak için devreye girebilecek.
Gençlerin istihdam dünyasına girememelerinin ya da girmemelerinin en olumsuz sonuçlarından birisi, nitelikli işgücü eksikliği. Bugün dünya genelinde çok sayıda şirket, ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücüne ulaşmakta zorlanıyor.
İşgücü çözümleri, insan kaynakları sektöründe dünyanın önde gelen şirketleri, bu konuda kapsamlı bir araştırma yapmış.
Dünya genelinde işverenlerin yüzde 35'i ihtiyaç duyduğu insan kaynağına ulaşamıyor. Nitelikli insan kaynağına ulaşamadıklarını dile getiren işverenlerin yüzde 54'ü, bu eksikliğin müşteri memnuniyetini sağlamakta olumsuz etki oluşturacağını düşünüyor.
İşverenler, en fazla zanaatkar bulmakta zorlanıyorlar. Bunu, mühendis; satış temsilcisi; teknisyen; finans çalışanı; yönetici; BT çalışanı; şoför; ofis destek görevlisi izliyor.
Nitelikli işgücü eksikliğinin en fazla yaşandığı ülke yüzde 85 ile Japonya. İkinci sırada yüzde 68 ile Brezilya; üçüncü sırada yüzde 61 ile Hindistan; dördüncü sırada yüzde 58 ile Türkiye; beşinci sırada ise yüzde 57 ile Hong Kong geliyor.
Bu arada, nitelikli işgücü eksikliğinin en hızlı arttığı ülke Hong Kong ve Türkiye.
Nitelikli işgücü eksikliğinin artması, ekonomik büyüme önünde önemli bir sınırlayıcı. Dolayısıyla, bu eksikliği ortadan kaldıracak önlemlerin alınması gerekiyor. Bu kapsamda eğitim ve istihdam arasında dengenin sağlanması çok önemli.
Dünya Gazetesi / DİDEM ERYAR ÜNLÜ