Okulöncesi eğitim almış bir öğrenci, 15 yaşına geldiğinde, diğer akranlarına kıyasla matematikte, Türkiye’de 62, OECD ortalamasında 52 puan daha çok başarı gösteriyor. Bu da, Türkiye’de öğrencilerin, bir yıl daha erken okula başlamalarının değil, okulöncesi eğitim almalarının önünün açılması gerektiğini gösteriyor.
“PISA 2012: Türkiye Üzerine Değerlendirme ve Öneriler” başlıklı rapor hazırlandı. Raporda, öne çıkan bazı saptamalar şöyle: Rapora göre, kişi başına düşen milli gelirde yaklaşık değerlere sahip olup çok farklı performans gösteren ülkeler bulunuyor. Kişi başına düşen milli gelir 20 bin doların altında olan ülkelerde milli gelir arttıkça öğrenci başarısı da artıyor. Ancak milli gelir 20 bin doları geçtiğinde gelir seviyesi artsa da başarı aynı oranda artmıyor. Öğrenci başına yapılan harcamada ise 50 bin dolar sınırına yaklaştıkça öğrenci başarısı artıyor. Türkiye her iki eşiğin de çok altında yer alıyor. Sosyo-kültürel düzey OECD geneline bakıldığında öğrencilerin yüzde 15’i sosyal, kültürel ve ekonomik düzey açısından düşük seviyede yer alırken Türkiye’de bu oran yüzde 69. Türkiye bu başlık altında sadece Endonezya ve Vietnam’dan daha iyi bir tutum sergiliyor. Türkiye’de 2. yeterlik düzeyine erişemeyen öğrencilerin oranı yıllar içinde azalma gösteriyor. Buna karşın 100 öğrenciden sadece 6’sı üst düzey becerilere sahip.
Akademik dirençli öğrenciler
2003 yılında sosyo-ekonomik açıdan avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler arasındaki fark 100 puan iken, 2012 yılında bu fark 60 puana geriliyor. Yani öğrencilerin ailelerinin sosyo-ekonomik düzeylerinden etkilenme oranı azalıyor. OECD’nin göz önünde bulundurduğu diğer bir durum da var olan zor koşullara rağmen başarılı olan öğrenciler. Bu öğrenciler, “akademik dirençli öğrenciler” olarak adlandırılıyor. Türkiye’de 2012 yılında akademik dirençli öğrencilerin sayısında 2003 yılına göre artış gözleniyor.
Cumhuriyet