Sokaktaki vatandaştan Merkez Bankası Başkanı’na herkes gıda ürünleri fiyatının yüksek olmasından yakınıyor. Gıda fiyatlarının yüksek olması nedeniyle vatandaş cebindeki paranın hızla erimesinden ve ay sonunu getirememekten, Merkez Bankası Başkanı enflasyon hedefini tutturamamaktan şikayetçi. Dünya Gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım, ithalatın fiyatları düşürmeyip üretimi olumsuz etkileyeğini bugünkü makalesinde şöyle anlatıyor...
Türkiye’de gıda fiyatları genellikle ay sonunda enfl asyon verileri açıklandığında gündeme gelir. Her ay bir ürün enflasyonun sorumlusu olarak ilan edilir. Ağustos’un enfl asyon sorumlusu yeşil soğan. Oysa market, pazar fiyatlarına bakarsanız bir çok ürünün fiyatı çok yüksek. Neye göre yüksek? Tarla fiyatından, yani çiftçinin sattığı fiyattan çok yüksek. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin yaptığı en iyi işlerden birisi her ay çiftçi fiyatları ile market fiyatlarını karşılaştırmalı olarak açıklaması. Bir çok üründe çiftçi fiyatı ile tüketici fiyatı arasında yüzde 200-300 fark var. Çiftçi ucuza satıyor, tüketici pahalıya alıyor.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı Ekonomi Bakanlığı’nda yaptığı sunumda konuşmasının bir bölümünü gıda fiyatlarındaki artışa ve bunun enfl asyona etkilerine ayırdı. Kuraklık, don ve dolu başta olmak üzere bir çok doğal afetin fiyatlar üzerindeki etkilerini anlattıktan sonra çözüm olarak gümrük vergilerinin düşürülerek etkin bir dış ticaret politikasının uygulanmasını önerdi. Daha açık bir anlatımla fiyatı artan gıda ürünlerinin ithal edilmesini istedi.
İşi karikatürize edersek, ağustosta taze soğan ithal etsek enfl asyon düşer miydi? Daha da önemlisi gıda fiyatlarındaki artış sorunu çözülür müydü?
Çözülemezdi. Çünkü, sorun çok daha büyük ve çözüm üretim odaklı politika gerektiriyor.
Son yıllarda uygulanan tarım politikaları ile çiftçi üretime küstü. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle üretim yapamıyor. Daha da önemlisi ithalat politikası nedeniyle insanların kafasında üretime karşı bir önyargı oluştu. Köyde yaşayanlar şehirden gelen kutu süt, ayran tüketiyor. Yaş sebze ve meyvesini köye gelen manavdan alanlar var. Bahçesinde iki tutam soğan yetiştiremeyecek kadar üretime küsenler var.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, ekonomiyi yönetenler, karar noktasındaki bir çok bürokrat Merkez Bankası Başkanı ile aynı görüşte.”İthal et, rahat et” diyorlar. İthalat gerçekten çözüm olabilir mi?
İthalatın çözüm olmadığı defalarca kanıtlandı. Daha kaç kez kanıtlanacak? İklim koşulları, doğa şartları uygun olmadığı için üretemediğiniz ürünler varsa ve bunlara ihtiyaç duyuyorsanız elbette ithalat yapabilirsiniz. Ama, fiyat yükseldi, “çiftçiyi terbiye edelim” anlayışı ile her şeyi ithal edemezsiniz. Ederseniz, bugünkü üretememe konumuna düşersiniz. Bugün Türkiye’de tarımsal üretim olmasa gıda fiyatları acaba nerede olurdu? Öyle dönemler oluyor ki, paranız olsa bile ürün ithal edemezsiniz. Rusya örneği var. Geçmişte buğday ihracatını engellemek için vergiler koydu.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı grafiklerle dünyadaki gıda fiyatları ile Türkiye fiyatlarını karşılaştırıyor. Türkiye’de fiyatların çok yüksek olduğundan yakınıyor. Ama o grafikler arasında tarım ürünleri üretiminde kullanılan girdilerin maliyeti, fiyatı yok. Amerika’da, Avrupa’da çiftçinin üretim maliyeti ne kadar? Türkiye’de ne kadar?
Avrupa ve Avrupa Birliği’nde tarım ürünlerinin tarla fiyatı ile market fiyatı arasında ne kadar fark var? O ülkelerde tarıma ne kadar destek veriliyor? Türkiye’de ne kadar?
Bütün bu sorular bir yana Türkiye’de tarımda olağanüstü bir yıl yaşanıyor. Bu da gıda fiyatlarına yansıyor.
Son yılların en kurak yılı yaşanıyor.
Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkililerine sorarsanız başta bakan olmak üzere kuraklığın önemsiz olduğunu, tarımın neredeyse hiç etkilenmediğini söyler.
Sadece kuraklık değil, Mart ayı sonunda don felaketi yaşandı. Fındık, kayısı, Antep fıstığı, bazı meyve ve sebzelerde büyük zarar oldu. Üretim azaldı. Dolu yağdı, aşırı yağış nedeniyle sel oldu. Fırtına ve hortum oldu. Hepsi tarıma büyük zarar verdi. Bunun da bir faturası olacak. Bu fatura hep üreticiye kesilirse gün gelir üretmem der. O zaman istediğiniz kadar ithalat yapın, fiyatları düşüremezsiniz. Doğal afetlerin etkileri sürerken üstüne bir de Rusya’nın Avrupa Birliği ve Amerika’dan tarım ve gıda ürünleri almayacağını açıklaması ve Türkiye’ye yönelmesi gıda fiyatlarını adeta uçurdu. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tarım ürünleri yatırım aracı oldu. Dolayısıyla fiyatlar üzerine spekülasyon yapılıyor. Basit bir haberle fiyatlar inip çıkabiliyor.
Kaldı ki, gıda fiyatlarındaki artış yeni gündeme gelen bir konu da değil. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü (FAO) ve diğer uluslararası kurumlar yıllardır gıda fiyatlarının artacağını, bu artışın özellikle yoksulları olumsuz etkileyeceğini söylüyor. Çözüm olarak tarım ve gıda ürünleri üretiminin artırılması gerektiğini hemen her raporunda ifade ediyor.
Özetle, gıda fiyatlarındaki artışa sadece enfl asyona etkisi açısından bakmak ve ithalatı çözüm olarak sunmak doğru değil. Kaldı ki, Türkiye’nin ocak-temmuz dönemi tarım ürünleri ithalatı ihracatından fazla. İlk 7 ayda 10 milyar 314 milyon dolarlık ihracat, 10 milyar 525 milyon dolar ithalat yapıldı. İthalat fiyatları geçici olarak düşürebilir fakat orta ve uzun vadede tarıma vereceği zararla ileride fiyatları kontrol edilemez noktaya getirebilir.
Dünya / Ali Ekber YILDIRIM