Türkiye’de 13-17 yaş arası gençlerin günde ortalama 222 dakikası internette, çoğunlukla da sosyal medyada geçiyor. Sosyal medyada hızlı iletişim kurmak için adeta yeni bir dil geliştiren gençleri anlamak ise eski kuşaklar için oldukça güç. Uzmanlar ise gençleri hem anlamanın hem de onları sosyal medyanın tehlikelerinden korumanın yolunun ‘sosyal medya okuryazarlığından’ geçtiğini savunuyor.
2000’li yılların başında attıkları kısa mesajlarda (SMS) sesli harflere ihtiyaç duymamaya başlayan gençler, sosyal medyada çıtayı bir adım ileri taşıyarak ‘favlamak’, ‘mentionlamak’, ‘wth’, ‘bro’, ‘omg’, ‘rt’ gibi pek çok bilinmez kısaltmaları ve sözcükleri internette yazışma diline soktular. Sosyal medyada gençlerin dil kullanımını değerlendiren Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayda Sabuncuoğlu, “Bizler sosyal medya nedeniyle dilde yaşanan yozlaşmayı açık bir şekilde görüyoruz. Ancak gençlerin psikolojik sağlığını ve kişisel itibarlarını da olumsuz etkileyecek çok ciddi bir tehlike söz konusu” dedi.
Sabuncuoğlu şunları söyledi:
“Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle dilin kullanımında ciddi değişiklikler yaşandı. Bir bakıma ortak dilimiz gitti yerine yalnızca gençlerin anlayabildiği bir dil daha doğdu. Hatta uzun süre bu dile maruz kalan gençlerin resmi yazışma dilini unutmaları bile söz konusu. Ancak bizim dilde yaşanan yozlaşmanın yanı sıra görmemiz gereken önemli bir konu da gençlerin gösteriş tüketimi yani sahip olduklarını gösterme çabası içinde olmaları. Ben bunu alabilecek güçteyim diyerek sosyal medya üzerinden yeni aldıkları bir kıyafetin logolu poşetini, arabalarını, cep telefonlarının fotoğraflarını veya bulundukları mekanların konumlarını paylaşıyorlar. Bu takdir edilme ihtiyacı ve özgüven ihtiyacını göstermekte. Düzenli olarak beğeni kazanma çabası içinde olan bir birey aslında kendi ailesinden veya arkadaşlarından alamadığı psikolojik olumlamayı toplum tarafından almaya çalışıyor. Yani sosyal medya üzerinden alınan beğeni sayısı ne kadar fazla olursa bu kişiyi o kadar rahatlatıyor. Ayrıca gündelik hayatta ‘merhaba’ bile demedikleri kişileri sosyal medyada arkadaş olarak ekleyebiliyorlar. Ancak bir gününü birlikte geçirecek bir arkadaş bulamamalarında psikolojik olarak daha çok yıpranıyorlar. Öte yandan takip ettikleri ünlü kişilerin yaşamlarına özenebildikleri gibi sanal zorbalıkla da baş başa kalabiliyorlar.”
Ne yapılmalı?
Ebeveynlerin, çocuklarını internetten uzak tutmak yerine ‘sosyal medya okur yazarlığı’ konusunda eğitim almaları gerektiğini savunan Sabuncuoğlu, “Sosyal medya okuryazarlığı, internet temelli teknolojilerin kullanıldığı ortamlarda doğru iletişim kurma yeteneği, sorumluluğu ve konuşmaları değerlendirme yetileridir. Türkiye’de medya okur yazarlığı eğitimi verilse de artık çağımız sosyal medya okuryazarlığına geçmemiz gerektiğini gösteriyor. Anne ve babalar ile öğrenciler bu konuda mutlaka bilgilendirilmeli. Çünkü ebeveynler ancak böyle çocuklarını birer sosyal medya bağımlısı olmaktan çıkarıp onların daha üretken, doğru dil kullanımı konusunda bilgi sahibi ve sanal zorbalıktan korunmuş bireyler olarak yetişmelerini sağlayabilirler” dedi.
Cumhuriyet