Berlin Duvarı'nın yıkılışının 25. yılında dünyanın daha çok içine kapandığı, duvarlarla örüldüğü; güvenlik kaygıları kadar ekonomik kaygıların tercihler üzerinde etkili olduğu anlaşılıyor. Kapitalizm serbest dolaşım fikrinden uzaklaşırken, geto-dünya'ya zemin hazırlıyor.
Berlin Duvarı, yirmi beş yıl önce, hiç hesapta olmayan uzun bir gecenin ardından , 9 Kasım günü, eylemcilerin açtıkları gediklerle tarihe karıştı. Tarihe "utanç duvarı" olarak geçen duvar hiç kuşkusuz tarihin gördüğü ilk ve son duvar değildi. Berlin Duvarı'nın düşüşü dünyanın içinden geçtiği ideolojik bölünmüşlüğü sonlandırdığı gibi Kapitalizm'in zaferi olarakta takdim edildi. Ne var ki, dünyanın hızla "köy olmaya yolunda" ilerlediği bir dönemde yeni duvarlar yükselmeye devam etti.
Dünya tarihinin bilinen ve hala görülebilen en eski duvarı Çin Seddi. Çinliler gibi Romalılar da Ren nehrinin kuzey bölümlerinde yaşayan Germenlerden korunmak için birkaç farklı noktada duvar inşa ettiler. Romalılar, Germenlere karşı kendilerini korumaya aldıkları gibi, İngiltere'yi Doğu-Batı hattında Hadrian Duvarı'yla bölerek koruma altına aldılar. Güvenlik arayışının ötesinde , iç dünyalarını belirleme ve tanzim etme arzusu duvar inşasında önemli rol oynadı. Modern zamanda duvar çok daha karmaşık bir hal alarak korunmanın çok ötesinde düşüncenin ve sanatın konusu olduğu kadar psikanalizin de konusu oldu. Öyleki, Almanya'da, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Mauerkrankheit (duvar hastalığı) ismiyle tıp literatürüne dahi geçti.
O günden bu güne çok şey değişti. Artık duvarların insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini düşünmüyoruz. Berlin Duvarı'nın düşüşü iki Almanya'yı birleştirdiyse de, son 25 yılda dünyanın çeşitli noktalarına otuza yakın inşa edilen yeni duvar bölünmüşlüğümüzü artırdı. Duvarların sayısı bugün elliye ulaştı. Güncelliği sebebiyle sık sık dillendirilen duvarlar olduğu gibi bilinmeyen ve de can almaya devam eden duvarlar da yok değil. Güvenlik gerekçesiyle devletlerin aldıkları katı önlemler , bizden öncekilerin tutumlarıyla kıyaslandığında, etik sahada sınıfta kaldığımız söylenebilir. Kapitalizm'in vaad ettiği serbest dolaşımın bir illüzyon olduğu dolaşımın eşya ve parayla sınırlı tutulmasından ve yükselen yeni duvarlardan anlaşılıyor. Bu çerçevede güneyden gelen göç dalgalarına karşı yükselen demir tellerin sebep olduğu insani kıyım geçiştiriliyor. Örneğin, Avrupa Birliği'nin Afrika'daki tek sınırını oluşturan Ceuta ve Melilla'yı çevreleyen duvarların üzerindeki demir telleri insan haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle 2007'de kaldırılmasına rağmen bir kaç ay önce yeniden yerleştirmesini nasıl yorumlamalı ?
Ortak evimiz dünyanın elliye yakın noktasında inşa edilen duvarların toplam uzunluğu 8 bin kilometreye ulaşmakta. Beton, çelik, demir temeller ve kamerlarla kuşatılan duvarlar insanları birbirinden ayırmaya acı ve ölüm saçmaya devam ediyor. Güvenlik üst başlığında teröre ve göçe karşı ülkeleri koruyacağına inanılıyor. Üç bin iki yüz kilometelik Amerika Birleşik Devletleri-Meksika sınırının 1050 kilometresi üzerinde, G. W. Bush'un başkanlığı döneminde, Security Fence Act'ın kabulüyle inşası edilmeye başlanan duvar ekonomik göçü engellemeyi hedefliyordu. Ancak Meksikalıları yıldırmadı. Daha iyi bir hayat umuduyle binlerce insan duvarı aşmanın yollarını aramaya ve de hayatlarını riske atmaya devam ediyor. The Arizona Republic'in verdiği bilgilere bakılırırsa 2005'ten bu yana sınır polisi duvarı aşmaya çalışan 42 Meksikalıyı öldürdü. Bazen daha duvarı aşmadan, karşı tarafta beklerken, vuruldukları oluyor. Sınır geçişlerini sağlayan kartellerin, suç örgütlerinin cinsel istismarı da hesaba katıldığında kadınların sınır şiddetinden en fazla etkilenen grupların başında geldiğini söyleyebiliriz.
Duvar inşaasının "sınırsız dünya hayalini" sabote etmenin ötesinde, iktisadi getirisi göz önünde bulundurlduğunda, endüstrileşme yolunda hızla ilerlediği anlaşılıyor. Tekrar Meksika-ABD sınırna dönecek olursak, yükselen duvarın her bir kilometresi için 1 ila 6,4 milyon ödenirken , gelecek yirmi yılda bakımı için toplam 6,5 milyar dolara ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor. Dünya sınır güvenliğinin 2011'de yeni sınır endüstrisine 17 milyar dolar kazandırdığı düşünüldüğünde, silah endüstrisi kadar olmasa da, ekonomik getirisinin yabana atılması güç bir pastaya dönüşmekte olduğu anlaşılıyor.
Göçe karşı yükselen duvarlar için de Bulgaristan ve Yunanistan'ın Türkiye üzerinden gelen göçü önlemeye yönelik inşa ettiği demir duvar, pek bilinmeyen ama bir realite olarak varlığını sürdüren Özbekistan-Tacikistan sınırındaki duvar , Kuzey İrlanda'da barışa rağmen yıkılamayan 99 duvar (toplam 43 kilometre) , İran-Afganistan-Pakistan üçgeninde yükselen duvarlar , Afrika'da Botsvana-Zimbabve sınırında "vahşi hayvanlara karşı" korunma düşüncesiyle inşa edilen elektrik yüklü duvar. Liste uzatılabilir ; ancak en uzun duvar Hindistan-Bengladeş sınırında. Hindistan-Pakistan sınırı Bengladeş sınırından çok farklı değil. Bengladeş'in bağımsızlığından sonra, sınırları tanzim edilirken tam manasıyla bir uzalşamanın sağlanamaması her iki ülke toprakları içinde kapalı bölgelerin oluşmasına sebep oldu. Sınırları yirmi yıldan bu yana (1993) kapalı olan her iki ülkenin toprakları üzerinde duvarlarla çevrili , yaşamın kıyısında yaşamaya mahkum edilen binlerce yersiz yurtsuz bulunmakta. Buna karşı Hinditan üç bin kilometelik duvarıyla Bengladeş'ten gelebilecek olası göçleri engellemeye çalışıyor.
Göç kadar güvenlik gerekçesiyle yükselen utanç duvarlarının başında İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki duvarlar (730 kilometre) geliyor. İnsanları ve mekanları birbirinden ayrırdığı gibi, yaşamı da bölen bir anlayışla tasarlandığı anlaşılıyor. Hem Batı Şeria, hem Gazze (karadan ve denizden) kuşatılmış durumunda. İki Kore'nin sınırları da güvenlik gerekçesiyle 61 yıldan bu yana çekilen demir perdeyle korunmakta. Kıbrıs ve Suudi Arabistan'da listeye dahil edilebilir. Uzun yıllardan beri kapalı olan Fas-Cezayir sınırına Fas devletinin duvar inşa etmeyi düşünmesi konunun yaygınlaşmaya devam ettiğini gösteriyor.
Yükselmekte olan duvarların jeopolitik kaygılar kadar jeoekononik kaygılara cevap vermek üzere tasarlandıkları da bir gerçek. Modern insan sınıflar arası farklılıkların karışmasını önlemek için de tercih edebiliyor ! São Paulo şehrinin (Brezilya) Alphaville sakinleri flavelaslarda yaşayan sefillerle aynı karede yer almamak için 60 kilometrelik duvar inşa ettirmesi gibi Venetia'nın (İtalya) Anellie sokağında 84 metre uzunluğunda 3 metre yüksekliğinde inşa edilen "Padoa Duvarı" suç örgütlerini kontrol altında tutmayı hedeflerken getolaşmanın önünü açıyor.
Berlin Duvarı'nın yıkılışının 25. yılında dünyanın daha çok içine kapandığı , duvarlarla örüldüğü ; güvenlik kaygıları kadar ekonomik kaygıların tercihler üzerinde etkili olduğu anlaşılıyor. Kapitalizm serbest dolaşım fikrinden uzaklaşırken, geto-dünya'ya zemin hazırlıyor. Dünyanın "köy olmaya yolunda" hızla ilerlediği bir dönemde, yeni duvarlar yükselmeye devam ediyor. Öyleki duvar sözcüğü artık hayatlarımızın her bir noktasında varlığını hissetirmekle kalmıyor zihin dünyamızda da varlığını genişleterek serencamını sürdürüyor.
Sinan Özdemir/ Brüksel / Dünya Bülteni