logo

‘4. Sanayi Devrimi’ne hazır mıyız?

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2016 yılının Ocak ayında Davos’ta yapılacak olan yıllık toplantısının ana teması “4.Sanayi Devrimi ile baş etmek”. Bu tema belirlenirken, daha önceki sanayi devrimlerinden daha kapsamlı bir devrimin önümüzdeki on yılda pek çok alanda çarpıcı gelişmelere sahne olacağı görüşünden hareket edilmiş.

‘4.Sanayi Devrimi’nin, dünyadaki üretim, dağıtım ve tüketim sistemlerini temelden dönüştürmekle kalmayacağı, küresel yaşamın her alanını derinden etkileyecek gelişmelere yol açacağı belirtiliyor ve “daha bir şey görmediniz, asıl bundan sonra yaşanacaklara hazır olun” mesajı veriliyor.

Dünyanın, çözümü hayli zor görünen karmaşık sorunlarla karşı karşıya bulunduğu, Avrupa’nın önemli başkentlerinde hayatın felce uğradığı, küresel ekonominin uzun sürebilecek bir yetersiz büyüme sürecine girmiş göründüğü bir ortamda ‘4.Sanayi Devrimi’nin ana tema olarak belirlenmiş olması konuya verilen önemi gösteriyor. Dünya Ekonomik Forumu, ‘4.Sanayi Devrimi’ne odaklanırken, bu devrimin getireceği dönüşümün yeni sorunlara ama aynı zamanda yeni fırsatlara yol açabileceğini vurgulamak istiyor.

Bu devrim neden farklı?

Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucu başkanı Klaus Schwab’a göre, ‘4.Sanayi Devrimi üç bakımdan daha önceki sanayi devrimlerinden farklı. Bu devrim, öncekilerden çok daha hızlı gelişiyor ve adeta “bir tsunami gibi” üzerimize geliyor; sensorlardan nano teknolojiye, beyin araştırmalarından 3D baskı teknolojisine kadar pek çok alanı etkiliyor ve bu alanlardaki yeniliklerin karşılıklı etkileşimiyle büyük sıçramalara yol açabiliyor; tekil ürünlerin değil karmaşık sistemlerin bütünüyle yenilenmesi sayesinde yeni çözümleri gündeme getirebiliyor.

Schwab, insanların çalışma ve yaşama koşullarını derinden etkileyecek olan ‘4.Sanayi Devrimi’nin iyi yönetilmesi halinde yeni bir kültürel rönesansa yol açabileceğini ve gerçek bir küresel uygarlığın oluşumuna öncülük edebileceğini ileri sürüyor. Ancak madalyonun diğer yüzünü de unutmamak gerekiyor. Gelişmiş makinelerin ve robotların yaygın kullanımıyla dünyadaki işsizlik sorununun daha da ağırlaşması, eşitsizliğin daha da artması ve bu devrime uyum sağlayamayan ülkelerin uyum sağlayanların çok gerisinde kalarak küresel sistemin paryaları haline gelmesi de mümkün görünüyor.

Hangi alanları etkileyecek?

‘4. Sanayi Devrimi’nin etkilerinin pek çok alana yayılması ve bu alanları dönüştürmesi bekleniyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun Ocak ayındaki toplantısında bu bağlamda ele alınması beklenen sorular ve konu başlıkları şunlar: • Yaşanacak olan değişim çeşitli endüstri sektörlerini nasıl etkileyecek?

• Finans sektörünü ve finansal hizmetleri nasıl etkileyecek?
• Eğitim ve sağlık sektörlerini nasıletkileyecek?
• Tabana yayılmış, kapsayıcı büyümeyi geçişi sağlayabilecek mi?
• Tırmanan eşitsizliği daha da mı artıracak, yoksa azaltacak mı?
• İşsizliği beklendiği gibi artıracak mı, yoksa yeni yöntemlerle azaltacak mı?
• Bilim ve teknolojideki atılımlar küresel ısınma sorununu gibi insanlığın ortak sorunlarının çözümüne olumlu katkı yapacak mı?

• Yeni teknolojiler küresel güvenlik sorunlarını artıracak mı, azaltacak mı?
• Devletler ve hükümetler bugün baş edemez göründükleri sorunların üstesinden gelmelerini sağlayacak yeni kurumlara ve sofistike karar alma sistemlerine kavuşabilecek mi?

Bu soruların hazır cevapları olmadığını herkes biliyor. Yapılması gereken şey, hızla üzerimize doğru gelmekte olan bir dalgaya hazırlıksız yakalanmamak için bu sorulara ve bu konulara eğilmenin önemini kavramak.

Türkiye ne durumda?

Bu soruları önemseyen ve yakın geleceğin dünyasına uyum sağlamak için çaba harcayan ülkeler ve toplumlar zorluklarla dolu geçiş dönemini daha az maliyetle atlatabilecek.

Türkiye’nin tartışma gündemine baktığımızda ‘4.Sanayi Devrimi’nin bu gündemin sonuncu sırasında bile yer aldığını söyleyebilir miyiz, bilmiyorum. Türkiye’nin sanayiini teknoloji yoğun sektörlere yönlendirmesi, yenilikçiliğe önem vermesi, nitelikli insan gücü havuzunu genişletmesi gibi konular zaman zaman tartışma gündemine geliyor ama öne çıkamıyor, diğer konular arasında kayboluyor.

Daha da önemlisi ‘4.Sanayi Devrimi’ne uyum sağlamanın, ancak bilime ve rasyonel düşünceye öncelik veren bir anlayışla mümkün olabileceği unutuluyor. Türkiye’nin ortamı, ‘4.Sanayi Devrimi’ne uyum sağlama konusunda katkı yapabilecek insanları ülkeye çekmek şöyle dursun Türkiye’dekileri de kaçıracak bir yönde gelişiyor.

Dünya