- D vitamini fakiri bir toplum haline geldiğimizi, özellikle yetişkin kadın nüfusta her
dört kadından üçünde D vitamini noksanlığı tespit edildiğini,
- Neredeyse günde 20 grama yaklaşan “aşırı tuz tüketimi” nedeniyle dünya
şampiyonluğuna oynamaya aday bir ülke haline geldiğimizi,
- Çok faydalı zannederek bol bol tükettiğimiz doğal meyve sularının, bal ve pekmezin
de kısıtlanması gereken şekerli gıdalar kategorisine girdiğini,
- Dondurmaların çoğunun taze sütten değil, süt tozundan imal edildiğini,
- Yalnızlık probleminin büyüyen bir sağlık tehdidi haline dönüştüğünü ve uzmanlar
tarafından en az sigara kadar tehlikeli bir sorun ilan edildiğini,
- Margarin eklenmiş yiyeceklerin bilerek veya bilmeyerek eskiye oranla daha çok
tüketildiğini, özellikle pastane ve fırın ürünlerinin çoğunun bol bol margarin
içerdiğini,
- Hazır kremaların, salata soslarının, ketçapların, hatta çorbaların bile içine fruktoz
bazlı şeker eklendiğini,
- Artan şeker tüketimimiz ve beyaz ekmek ağırlıklı beslenme modelimiz sayesinde
diyabetin salgın haline dönüştüğü bir ülke haline geldiğimizi,
- Sosis ve salam gibi işlenmiş et ürünlerinde sağlığımıza son derece zararlı maddeler
olduğunu bilmemize rağmen hala yemeye devam ettiğimizi,
- “Hareketsiz Hayat!” sorununun en az “yanlış beslenme” kadar mühim bir toplumsal
sağlık tehdidine dönüştüğünü unutmayın.
Prof.Dr.Osman Müftüoğlu / Hürriyet