Dünyanın güç dengesi Asya Pasifik'e kayarken, Türkiye'nin bölgeyle ilişkileri de gelecek açısından önem taşıyor. Türkiye'nin bölgeyle tarihi ilişkilerinin bir ayağını 9 ülkeyi kapsayan Malay dünyası oluşturuyor. Hem geçmişe ışık tutmak, hem de kültürel, ekonomik ve siyasi araştırmalar yapmak amacıyla Osmanlı-Malay Dünyası Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi kuruldu.
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Malezya İslâm Üniversitesi ile birlikte Osmanlı-Malay Dünyası Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi kurdu. Merkez ilk olarak 2015 yılında Malezya’daki Uluslararası İslâm Üniversitsi’nde açıldı. 11 Nisan 2016’da İsanbul’da Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde merkezin açılışı yapıldı. Merkezde üç yıl eğitim görecek Türk öğrenciler, ilk 1,5 yılı Malezya’da, Malay dünyasından gelen öğrenciler ise Türkiye’de geçirecek. Daha sonra da alan araştırmaları yapacaklar.
Merkez, Türkiye’de Malay dünyası ile Osmanlı arasındaki ilişkiyi araştıracak olması açısından bir ilk. Zira, Türkiye’de bu alanda çalışan insanların sayısı yok denecek kadar az. Türkiye, Malay dünyasına yabancı, onlar Türkiye’ye...
Malay dünyası nedir? Malezya'dan mı ibarettir? Kimlerden oluşur? Osmanlı ile Malay dünyasının ne gibi ilişkisi oldu?
Merkezin müdürü Doç. Dr. Serdar Demirel, bu soruların cevaplarının yanısıra, geleceğe de ışık tutacak çalışmalar yapacaklarını söylüyor.
500 milyonluk Müslüman bir coğrafya
Malezya, 28 milyonluk nüfusa sahip bir ülke. Ancak Demirel, Malay dünyasının sadece Malezya’dan oluşmadığını, 300 milyonluk bir alanı kapsadığını hatırlatıyor. Araştırmaların da bu alanda yapılacağını belirtiyor:
“Malay dünyası derken, özelde 300 milyondan, periferisi ile ele aldığımızda 500 milyondan bahsediyoruz. Büyük bir dünya var aslında. Malay Dünyası; etnik ve dilsel zenginliğine rağmen, tarihsel olarak geliştirdikleri dini, toplumsal, kültürel ve ekonomik ilişkiler ağı nedeniyle aynı kültür ve medeniyet içerisinde ele alınan geniş bir coğrafyayı ifade eder. Bu coğrafyanın sınırları Borneo Adası, Filipinler’in ve Tayland’ın güneyi, Malezya ve Endonezya devletleri sınırlarının ötesinde, Sri Lanka, Madagaskar ve Güney Afrika’ya kadar uzanan 300 milyonluk geniş bir coğrafyayı kapsar. Meselâ Endonezya nüfusu 270 milyon. Endonezya’nın yarısına yakınını Malay kültürü, Malay Müslümanları diye tanımlayabiliriz. Diğerleri de öyle. Dolayısıya burada geniş bir periferi de mevcuttur. Biz hangi ülkelerden bahsediyoruz? Endonezya, Malezya, Tayland, Singapur, Brunei ve Sri Lanka’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz. Ayrıca dünyada 1,6 milyar Müslüman'dan bahsediyorsak, bunun neredeyse üçte birine yakını orada ikâmet ediyor.”
Serdar Demirel, Malay dünyası araştırmalarının siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilere de katkı sağlayacağını söylüyor.
Serdar Demirel, Malay dünyası ile Osmanlı arasında dönem dönem yakın ilişkiler olduğundan bahsediyor. Ancak bu ilişkilere dair belgelerin arşivlerde durduğunu, sadece bir kısmının bilindiğini söylüyor. Demirel’e göre, Osmanlı ile Malay dünyası arasındaki ilişkileri Batılılardan öğrenebiliyoruz:
“16. asırda Portekizliler, Malay dünyasına gidiyor, Endonezya’yı işgal ediyor. Orada bunlara karşı büyük bir mukavemet başlıyor. Osmanlı, oraya askeri yardım gönderiyor. Tarihsel süreçte bunun gibi örnekler bulmak mümkün. Yeter ki araştıralım. Batılılar bir yere işgal için gidince önce o bölgeyi tanımaları lâzım. Bir bakıyorsunuz birileri seyyah olarak daha farklı etiketlerle bilgi topluyor. Meselâ Portekizli meşhur tarihçi Fernando Mendes Pinto, 1556 yılına ait kapsamlı anlatısında Siam’da (Bugünkü Tayland) İslâm’ı yaymak amacıyla Mekke, Kahire ve İstanbul'dan gelen Türk ve Arap İslâm davetçilerinden bahsediyor. Hâlâ Malezya’da bazı yerel medreselerde Osmanlı usûlü din eğitimi veriliyor. Yani biz o dönemde o bölgeyle irtibatlıyız. Biz kendi arşivlerimizi, Malay arşivlerini derinlemesine incelediğimizde, kendimiz, kendi bakış açımızla bir çok bilgi ortaya çıkarabiliriz. Bizim ortak kimliğimiz var, bizi birbirimize bağlayan güçlü değerler var. Bizim o toplumla yeniden ilişkilerimizi sahih bir zeminde kurmamız lâzım. Bunun için de Osmanlı'yı da Malay dünyasını da çalışacak kişilere ihtiyacımız var.”
"Osmanlı torunu Malezya’da başbakan oluyor"
Serdar Demirel, Osmanlı ve Malay dünyası arasında ilişkilerde 16. yy’dan 2. Abdülhamit dönemine kadar çok fazla bilgi sahibi olmadıklarını söylüyor. 2. Abdülhamit’in İttihad-ı İslâm politikası çerçevesinde bir yakınlaşmadan söz ediyor ve Osmanlı’nın son dönemlerine ait hikâyeler anlatıyor:
“Malezya’da çok iyi bilinen ama Türkiye’de iyi bilinmeyen bir olay var. Abdülhamit döneminde saray içinde yetiştirilmiş iki Çerkes kızı cariye oraya genç yaşta gönderiliyor. Orada bürokrasi içi evlendiriliyor. Onlardan biri olan Rukiye hanım, genç olduğu için eşi vefat edince yeniden evleniyor. Üç evlilik yapıyor. Bu evliliklerden 11 çocuğu oluyor. Onun torunları Malezya bürokrasisinde başbakanlık, bakanlık gibi önemli görevlere gelmiş. Meselâ 1976-1981 yıllarında Malezya’nın üçüncü başbakanı olan Hüseyin Onn, onun torunudur. Hâlen de Savunma Bakanı olan Hişamuddin Hüseyin Onn da onun torunlarından. Yine Osmanlı’nın son dönemlerinde yapılan savaşlar sırasında oradan gelen para yardımları oluyor. Meselâ Kurtuluş Savaşı döneminde Selengor Eyaleti’ne bağlı Ululanka adında, İngiliz işgali altında, çok fakir, küçük bir kasaba var. Bu kasaba Osmanlı’nın zor durumda olduğunu duyuyor ve kasabada para toplanıyor. 79 dolarlık bir para bu. Sonra bu parayı oradaki İngiliz Vali'ye veriyorlar. O para Osmanlı’ya ulaşıyor. Onun makbuzu ise hâlâ arşivlerdedir.”
Serdar Demirel, iki dünya arasında oluşturulan merkezin ortaya koyacağı bilgilerin Türkiye ile bu bölge arasında siyasi, kültürel, ekonomik bir çok alanda ilişkilerin geliştirilmesine de yardımcı olacağını söylüyor.
Aljazeera Türkiye