Prof. Dr. Tuncay Göksel, "Türkiye'nin Akciğer Kanseri Haritası" projesinde, her yıl ülkede 29 bin 314 yeni akciğer kanseri olgusu ortaya çıktığının hesaplandığını belirterek, bu kanserin en sık görülme yaşının 60 olduğunu aktardı.
Göksel, "Akciğer kanseri gelişiminden yüzde 80-90 sigara tüketimi sorumludur. Sigara içme süresi, içilen paket miktarı, başlama yaşı ve içilen sigaranın tipine göre risk değişebilmektedir." dedi. (AA)
Böbrek kanserinde en önemli risk faktörü obezite ve sigara
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Gümüş, böbrek kanserindeki en önemli risk faktörlerinin obezite ve sigara olduğunu bildirdi
Prof. Dr. Gümüş, 4 Şubat Dünya Kanser Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, böbrek kanseri hakkında bilgiler aktardı.
Gümüş, tüm kanser türlerinde olduğu gibi böbrek kanserinde de yeni nesil tedavilerin hasta ve yakınlarına umut vadettiğini dile getirdi.
Gümüş, böbrek kanserinin belirtileri hakkında ise şunları kaydetti:
"Genellikle belirtileri böbrek bölgesinde ağrı, idrarda kanama veya ele gelen şişlik şeklinde kendini gösterebilir. Erken evredeki küçük boyutlu tümörler genelde başka bir hastalık nedeniyle yapılan, özellikle karın ultrasonografisi veya tomografisinde rastlantısal olarak saptanabilir. Özellikle böğür bölgesinde çok şiddetli olmayan ağrılar, idrarda kanama ve böbrek bölgesinde şişlik en sık fark edilen belirtilerdir. Eğer tümör kemik, akciğer, beyin gibi organlara sıçrama göstermiş ise bu yayılıma bağlı olarak öksürük, kanlı balgam, kemik ağrıları ve beyin tutulumuna bağlı rahatsızlıklar görülebilir. Bunun yanı sıra tüm kanserlerde görülebilecek halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtiler böbrek kanserinde de görülebilir."
Özellikle obezitenin ve sigara kullanımının böbrek kanserlerinde önemli birer risk faktörü olarak ortaya çıktığının vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Şişmanlığa neden olan hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme, diğer kanser türlerinde olduğu gibi önemli risk faktörüdür. Sigara kullanımı da en önemli risk faktörlerinden biridir. Bununla birlikte böbrek kanseri, ailesinde özellikle genç yaşta böbrek kanseri gelişen kişilerde, normal kişilere nazaran yaklaşık üç kat daha fazla görülmektedir. Hastalığın oluşumunda özellikle genetik bozukluklar rol alsa da böbrek kanserinde irsi geçiş sık beklenen bir durum değildir.”
Yeni nesil tedavi yöntemleri
Hastalığın tedavisinde erken teşhisin önemine vurgu yapılan açıklamada, tedavi yollarıyla ilgili ise şunlar ifade edildi:
" Ağız yoluyla kullanılan yeni nesil hedeflenmiş tedavi seçenekleri tümörün beslenmesini sağlayan kan damarları üzerinden etki göstererek tümörün büyümesini önlemekte ve küçülmesini sağlamaktadır. Ayrıca son yıllarda özellikle vücudun bağışıklık hücreleri üzerinden etki eden immünolojik tedavi ajanları ile yapılan klinik çalışmalarda da başarı sağlanmıştır. Tüm bu tedaviler yan etkiler açısından düşünüldüğünde baş edilebilir yan etkilere sahip görünmekte ve hastalarımız tarafından daha rahat kullanılmaktadır. Ağız yoluyla alınan hedefe yönelik ilaçların büyük kısmı ülkemizde mevcut olup bu tedavilerle çok iyi sonuçlar elde edilebilmektedir."
“Obezite kansere neden olabilir"
Medikal Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Bilici ise diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıklarına yol açan obezitenin, son yıllarda yapılan araştırmalarla kansere de neden olabileceğinin ortaya çıktığını belirtti.
21. yüzyılın en önemli sağlık sorunlarından biri olan kansere yakalanan hasta sayısı tüm dünyada giderek artıyor. Her 3 kişiden birinin ömrü boyunca yakalanabileceği yaygın bir hastalık haline gelmiş durumda olan kansere, Türkiye'de kadınlarda en sık meme ve rahim, erkeklerde ise prostat ve akciğerde rastlanıyor. En ölümcülü ise her iki cinste de akciğer kanseri. Deri, kalın barsak kanseri (kolon), lenfoma, lösemi ve gırtlak kanserleri de sıralamada yer alıyor.
Rakamlar korkutucu olsa da erken tanı ve koruyucu tedbirler sayesinde birçok kanser türü yüzde 90-95 oranında önlenip iyileştirilebiliyor.
Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Bilici, 4 Şubat Dünya KanserGünü dolayısıyla kanser hastalığına ilişkin açıklamalarda bulundu. Bilici, kanserin, vücuttaki normal hücrelerin bir takım çevresel faktör, kanserojen maddelerin etkisi ve genetik yapıda yatkınlık nedeniyle anormal değişerek çoğalması ve bu değişim sırasındaki farklılaşmayla oluşan bir hastalık olduğunu anlattı.
Kanserin dünyada yaygın hastalıklar arasında yer aldığını belirten Bilici, bu hastalığın Türkiye'de artış hızının dünyaya oranla biraz fazla olduğunu kaydetti.
Bilici, kanserde erken teşhisin önemine dikkati çekerek, şu tavsiyelerde bulundu:
"Kanseri önlemenin en iyi yöntemi erken teşhis. Tütün kullanımı bırakılmalı. Fiziksel hareketlilik arttırılmalı. Ailesinde kanser hikayesi olanların profesyonel destek almaları gerekir. Kansere yakalanmamak için, öncül hastalıklar tespit edilerek tedavi edilmeli. Kanser tarama testlerinin daha fazla yaygınlaştırılması lazım. Aile riski olan kişilerin bu tarama testlerine daha erken başlamaları gerekir. Kolon kanseri riskine karşı ailesinde kanservak'asına rastlanmasa bile 50 yaşından sonra tarama testi yapılmalı."
Bilici, Sağlık Bakanlığının yaygınlaştırdığı kanser tarama ve halkı bilinçlendirme programları sayesinde, kanserin erken teşhis edilebildiğini ve bu sayede bazı hastalıkların kansere dönüşmesinin engellendiğini anlattı.
"Özellikle aşırı kilodan kaçınılmalı"
Doç. Dr. Bilici, günümüzde obezitenin insan hayatını tehdit edici bir boyuta eriştiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Obezite kanser dışı diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları gibi bazı hastalıklara neden olduğu gibi, son yıllarda yapılan araştırmalar, obezitenin kansere de neden olabileceğini göstermiştir. Fazla kilonun, obezitenin kansere neden olabileceğini söyleyebiliriz. Burada en önemli faktör bireylerin obeziteye yakalanmamaları. Obezite dolaylı olarak metabolik sendrom dediğimiz insülin direncini arttırabiliyor. Vücutta hormonal dengedeki genetik mutasyonlara neden olabiliyor. Buna bir takım başka faktörlerin eklenmesiyle obezite kansere yol açabiliyor. Obezite dolaylı olarak birçok hastalığa yol açabiliyor. Özellikle aşırı kilodan kaçınılmalı."
Bilici, hastalığı yenmede inanmanın ve aile desteğinin çok önemli olduğunu da sözlerine ekledi.
Obezite "kadınları", sigara "erkekleri" kanser ediyor
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın, kadınların obezite kaynaklı, erkeklerin ise sigara kaynaklı kanserlere daha çok yakalandığını belirterek, yaşam tarzında yapılacak değişikliklerle bu kanserleri büyük ölçüde önlemenin mümkün olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'deki kanserlerin çoğunu önlenebilir kanserler oluşturduğunu vurgulayan Yalçın, şöyle devam etti:
"Ülkemizde sıklıkla görülen kanserlerin çoğu sigara, obezite ve hareketsizlikle ilişkili kanserlerdir ve büyük bir kısmı yaşam tarzında gerekli değişiklikler yapılarak ve aşılamalarla önlenebilir. Sigarayla ilişkili kanserler yalnızca akciğer kanseriyle sınırlı değil. Erkeklerde ağız, mide, kolorektal, karaciğer, pankreas, larenks ve böbrek kanserleri de sigara kullanımıyla ilişkili. Sigara kadınlarda rahim ağzı, yumurtalık, böbrek, mesane ve kan kanseri riskini artırabiliyor. Sigarayla ilişkili kanserler daha çok erkeklerde görülürken, kadınlardaysa obeziteyle ilişkili özofagus, kolorektal, safrakesesi, pankreas, meme, uterus, yumurtalık ve böbrek kanserleri yaygın."
Obeziteden korunmanın mümkün olduğunun altını çizen Şuayib Yalçın, yeme alışkanlıklarının değişmesi ve egzersiz ile obeziteye yakalanma riskinin ortadan kalkacağına değinerek, şu önerilerde bulundu:
"Kadınlarımızı daha hareketli bir yaşama ve sağlıklı beslenmeye teşvik ederek kilo kontrolü sağlarsak, erkeklerimizi de sigaradan ve alkolden uzak tutarsak ve bütün bu davranışları çocuklarımıza da aşılarsak, kanser türlerinin büyük bir kısmını önlemek mümkün olabilir. Ayrıca Türkiye'deki nüfus gitgide yaşlanıyor. En son nüfus sayımına göre Türkiye'de 65 yaş üstü kişilerin sayısı, toplum nüfusunun yüzde 8'ini aştı. Bu da artık daha yaşlı bir nüfusa doğru gittiğimizi gösteriyor. 2050'de bu oran yüzde 10'ları da aşacak ve o zaman kanser daha büyük bir problem haline gelecek. Bu nedenle Türkiye nüfusunun hızla yaşlandığını göz önüne alarak bu konuda hem bireysel hem toplumsal önlemler almak ve bunu bir devlet politikası haline getirmek gerekiyor."
AA