Modern tıp ilerliyor, bu arada görüntüleme teknolojileri hızla gelişiyor. Teknolojideki bu olumlu gelişmeler de bize tanı kolaylığı sağlıyor. Bu fotoğrafın güzel yüzü. Bir de sorunlu yüzü var. O da şu: Görüntüleme teknolojilerindeki gelişmeler giderek daha fazla sayıda “anormalliği” teşhis ediyor!
Ne var ki bu anormalliklerin hangileri sadece “anormallik”, hangileri “ciddi bir sağlık sorunu” ya da “hastalık” orası biraz karışık! Örneğin hiçbir safrakesesi hastalığı belirtisi olmayan, yani yağlı yiyeceklerle sorun yaşamayan, gaz, şişkinlik, ağrıdan yakınmayan yüz sağlıklı yetişkini sokaktan çevirip safrakeselerini ultrasonla incelediğinizde %10 kadarında safra kesesi taşı buluyorsunuz. Peki bunların hepsi ameliyat olmak zorunda mı? Tabii ki hayır.
Benzer başka örnekler de var: Bel ağrısı olmayan sağlıklı yetişkinlerin %50’sinden fazlasında MRI taraması yapıldığında bir bel fıtığı durumu saptanabiliyor. Peki bunlar tedaviye alınmalı mı? Cevap, yine hayır! Eğer başı ağrıyan herkese bir yüz ön sinüs tomografisi çektirmeye kalkacak olursanız en az %10’unda sinüzit düşündüren bulgular saptayabiliyorsunuz.
Yaşı altmış ve üstünde olan yetişkinlere tomografik karın taramaları yaptığınızda da önemli bir bölümünün aort damarında “balonlaşma” yani “aort anevrizması” belirliyorsunuz. Kısacası problem şu: Ciddi bir aşırı teşhis (over diagnozis) sorunu hatta tehdidi ile karşı karşıyayız. O tehditlerin en yoğun olduğu alanlardan biri de “kemik erimesi” yani “osteoporoz” meselesi. Maalesef o konu da çok fazla köpürtülüyor.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu / Hürriyet