Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan (Rh.A. Hocaefendi’nin 17 Mart 2000 tarihinde AKRA FM’e yaptıkları Cuma Sohbetinin metnini, Kurban Bayramı münasebetiyle yayınlıyoruz.
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.... Cenâb-ı Hak Teàlâ ve Tekaddes Hazretleri bayramlarınızı hayırlı geçirmeyi nasîb etsin... Nice bayramlara eşiniz, dostunuz, sevdikleriniz ile sağlıkla, afiyetle ulaştırsın... Hem bu dünyada, hem ahirette bayram etmeyi, ahirette en büyük bayrama nâil olmayı nasîb eylesin...
Peygamber SAS Efendimiz Medine-i Münevvere'ye vardığı zaman, oranın ahalisinin bazı şenlikler ve eğlenceler yaptıklarını gördü. Bunun ne olduğunu sordu. Dediler ki:
"--Biz böyle Nevruz ve Mihrican'ı kutluyoruz, bunlar bizim bayramlarımız."
Demek ki İranlıların etkisiyle Nevruz kutluyorlardı. Efendimiz dedi ki:
"--Cenâb-ı Hak Teàlâ size bunların yerine daha hayırlı iki bayram ihsân edip, bunları değiştirdi. Yâni bunları bırakın, yerine şunları bayram edinin!" dedi.
Bu bayramlardan bir tanesini yaşıyoruz şu anda, Kurban Bayramı dediğimiz bayram. Arapçada Iydül-Adhà diye adlandırılır. Adhà ve udhıyye kurbanlık koyun mânâsına geliyor. Yâni kurbanlıkların kesildiği, kurban edildiği bayram demek oluyor.
Peygamber SAS Efendimiz bir bayramın bu Kurban Bayramı olduğunu, bir tanesinin de Ramazanın sonundaki Iydül-Fıtr olduğunu beyan buyurdu. Fıtır da iftar etmekle ilgili, artık orucu bırakıp da yemek yemek demek. Ve bunların gecelerinin gündüzlerinin çok çok çok sevaplı, hayırlı, bereketli olduğunu beyan buyurdu.
a. Bayram Gecelerinin İhyâsı
Bir hadis-i şerifinde, Ubâdetübnü Sâmit RA'dan Taberânî'nin rivayet ettiğine göre, Efendimiz SAS buyurmuş ki:
RE. 398/6 (Men ahyâ leyletel-fıtri ve leyletel-adhâ, lem yemüt kalbühû yevme temûtül-kulûb.) Sadaka rasûlüllàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.
"Kim Fıtır Bayramı gecesini, yâni Ramazan Bayramı gecesini ve Kurban Bayramı gecesini ihyha ederse..." İhyâ etmek, kalkıp namaz kılmak, zikir yapmak, Kur'an okumak sûretiyle sevaplı faaliyetlerle doldurmak, gàfil geçirmemek demek. "Kim bu iki bayramın gecesini ihyâ ederse, (lem yemût kalbühû yevme temûtül-kulûb.) kalblerin öldüğü günde onun gönlü, kalbi ölmez."
Biliyorsunuz kalb iki mânâya geliyor: Bir yürek mânâsına; insanın göğsünde bulunan, kanın vücutta dolaşmasını sağlayan, tık tık atan bir cihaz, bir et parçası... Bir de bununla mânevî bakımdan alâkası olan, gönül mânâsına... Gönül de tam Arapçadaki kalbin karşılığı; tekallüb etmek, halden hale geçmek, değişmek, başka bir hale dönmek mânâsıyla tam ilgilidir.
Gönüller bazan ölür. İnsan yaşadığı halde, ayakta gezer, yer içer, çalışır, ama kalbi ölür. Yâni mâneviyâtı sıfır, mâneviyâtı zararda, mânevî yönden hasta... O zaman onun bedeninin yaşamasının kıymeti yok, çünkü mâneviyâtı ölmüştür. Allah o durumdan hepimizi korusun...
Bazan Cenâb-ı Hak Teàlâ kullarını sınamak için büyük fitneler, büyük imtihanlar, büyük olaylar takdir buyurur. Mukadderâtın cilvesi olarak, kulların imtihanı olarak o imtihanlarda, fitnelerde, musibetlerde bazı insanlar imtihanı kaybeder. Yâni dünyaya aldanır, harama sapar, eğlenceyi tercih eder, dinini unutur, ahireti için çalışmaz; Allah'tan korkmaz, haramları yer, içer, işler... Sanır ki mutlu, sanıyor ki yaşıyor. Halbuki gönlü ölmüştür, ahireti mahvolmuştur, mâneviyâtı sıfırdır... Allah saklasın!
İnsan kendisi anlayamıyor bazan; eğer böyle basîreti kapalıysa, dînî bilgisi yoksa... Para gelirse, keyfi yerindeyse, eğlencesi tamamsa, yaşamının tam olduğunu sanıyor. Maddiyatçıların çoğu böyledir, gayrimüslimlerin çoğu böyledir. Onlar dünyalık elde etmek için insanları sömürüp, öldürüp, saldırıp, kırıp, yıkarlar. Silâh imâl edip, satımı için milletleri birbirine kırdırırlar. "Şurda petrol var, aman şurada karışıklık çıkartalım!.. Şurda uranyum var, şurda kıymetli maden var..." diye büyük devletler, süper dediğimiz çok yüksek güçlere sahip olan devletler böyle yapıyorlar. İşte Balkanlar, işte Kafkasya, işte mazlum halklar, işte yıkılan şehirler, işte ölenler, çoluk, çocuk...
Avrupa'da bir çocuk çatı arasında kalsa, düşman askerleri geldiği zaman orada korkulu saatler geçirse, film konusu olur, acındırılır. Bir çocuk korkmuş düşmanın gelmesinden, harbin fenâlığından filân diye. Ama beri tarafta milyonlar ölüyor, büyük haksızlıklar yapılıyor.
Ruslar kendilerinin olmayan yerlere saldırmışlar, Şeyh Şâmil Efendimiz kahramanca cihad vermiş. Ama işte sonradan başarı olmamış. İslâm aleminin duyarsızlığından, müslümanların yekvücud olmamasından, öbür tarafın sayısının, gücünün, kuvvetinin, hazinesinin fazla olmasından olanlar olmuş.
Şimdi de İslâm alemi duyarsız. Maalesef petrolden kazananlar kazançlarıyla eğlence peşinde... Daha başka sebeplerle zengin olanlar dünyaya dalmışlar, ahireti unutmuşlar. Müslüman kardeşlerinin ızdıraplarını, sıkıntılarını nazar-ı dikkate almıyorlar... İmtihanı kaybediyorlar.
Bu devirde, kalblerin öldüğü günün çok bariz olduğunu görüyoruz. Hakîkaten bir çok insanın kalbi ölmüş durumda... "Elhamdü lillâh müslümanım!" diyor, o da bir derece. Veyahut bazısı artık tamamen öldüğü için, kapkara veyahut kaskatı taşlaştığı için, müslümanım da demiyor. "İslam ne imiş?" diyor, İslâm'ı reddediyor ve müslümanların da İslâm'dan uzaklaştırılması için çalışıyor. Yâni bir de katmerli suç işliyor; hem kendisi dalâlette, hem de başkalarını dalâlete düşürmeğe çalışıyor. Allah'ın razı olduğu yegâne hak dini engellemeğe çalışıyor. İslâm'ı yeryüzünden silmeğe ahdetmiş olan islâm düşmanlarının maşası, aleti, oyuncağı oluyor. Teşkilatlarının, düzenlerinin, fitnelerinin parçası oluyor. İslâm'ın ve müslümanların aleyhine çalışıyor. İşte kalblerin öldüğü gün!..
Bu iki bayram gecesini ihyâ edenlerin kalbi ölmez. Bu ve buna benzer zamanlarda ortaya çıkan şiddetli imtihanlarda, insanların kafalarının karıştığı, maddiyat ve mâneviyâtın tercih noktasına gelindiği, pek çok kimsenin maddiyâtı ve dünyayı tercih ettiği, ama ariflerin ahireti tercih ettiği zamanlarda, tercihini doğru yapar, kalbi ölmez ve sonunda kazanır.
Başka hadis-i şerifler de var. Meselâ:
RE. 398/5 (Men ahyel-leyâlil-erbaa vecebet lehül-cenneh) "Kim dört geceyi ihyâ ederse, ona cennet vâcib olur, yâni muhakkak cennete girer: (Leyletel-arûbeh) Arûbe, terviye demek; Kurban Bayramı arafesinden bir önceki gün, hacıların Minâ'ya çıktıkları gün. (Ve leyletü arafeh) Arafe gecesi. (Ve leyletün-nahr) Kurban gecesi (Ve leyletül-fıtr) Ramazan Bayramı gecesi. Bu geceleri ihyâ edene cennet vâcib olur." diyor Peygamber SAS Efendimiz.
Şimdi tabii bu sayılan gecelerin bir kısmını artık geçirmiş bulunuyoruz. Ama not alırsınız, aklınızda tutarsınız, bundan sonra gàfil olmazsınız, bu güzel geceleri ihyâ etmeğe çalışırsınız.
b. Bayramı Nöbette Karşılamak
Tabii bu Kurbanın gecesi, gündüzü ve bu bayramın içinde yapılan her şey çok sevaplıdır. Hudutlarda bekleyen asker kardeşlerimize müjdeli bir hadis-i şerif okuyuvereyim. İbn-i Huzeyme rivayet etmiş:
RE 425/9 (Men şehide ıyden min àyâdil-müslimîne fî sagrin min sugùril-müslimîn, kâne lehû minel-hasenâti adede rîşü külli tayrin fî harîmil-islâm.)
Ne kadar tatlı bir şey! Bunu basıp çoğaltıp, ev hasreti çeken, vazifeyi yaparken silâh elinde bekleyen kardeşlerimize mektupla göndersinler.
"Kim müslümanların bayramlarından bir bayramı, İslâm aleminin hudutlarından bir hudutta bekçilik yaparken, yâni nöbet tutarken, yâni askerlik yaparken karşılarsa, o esnâda bayram olmuşsa; onun hasenâtı, kazandığı sevaplar o kadar çok olur ki... Bir hasene, Uhud Dağı kadar büyük bir sevap. Hasenât artık çok haseneler, çok sevaplar demek. (Adede rîşü külli tayrin fî harîmil-islâm.) İslâm aleminin, müslümanların yaşadığı bölgedeki bütün kuşların tüyleri sayısında hasenâta sahib olur."
Demek ki onlar, Allah rızası için hudutlarda müslümanları beklediklerinden, koruduklarından dolayı bu sevabı kazanıyorlar. Niyete göre ne kadar büyük sevaplar alıyor. Harb olmasa bile sırf bekçilikten bile böyle sevap alıyor. Kaldı ki dünyanın her yerinde müslümanlarla başkaları arasında harbler darblar da var ayrıca.
c. Kurban Kesmenin Önemi
Bu bayramın en büyük özelliği kurban kesmektir. Zengin olanların kurban kesmesi gerekiyor, kurban kesmekten kaçınmaması gerekiyor. İslâm'da rahatı, keyfi Allah rızası için terketmenin büyük bir sevap olduğunu müslümanların öğrenmesi lâzım! Namazın az çok bir zahmeti, meşakkati vardır. Abdestin meşakkati vardır. Haramlara karşı sabretmenin meşakkati vardır. Cennetin yolu biraz böyle meşakkatlidir; cehennemin yolu çok kolaydır, tatlıdır, zevklidir. Şeytan bir de süsler, çalgılar, eğlenceler... Öyle cehenneme kolay gider insan. Bu zor ama fazîletli, güzel olan tarafı tercih etmek lâzım!
"Kurbanı nerede keseceğim?" diyor, bu işten kaçınıyor pek çok kimse. Bakın bu hususta iki hadis-i şerif okumak istiyorum. Herkese ibret olsun, kurban kesenlere müjde olsun diye birkaç hadis-i şerifi Râmûzül-Ehàdis kitabımızdan, Gümüşhàneli Ahmed Ziyâüddin Efendimiz Hazretleri'nin tertiplediği mübarek hadis kitabından okuyorum.
İbn-i Abbas RA rivayet ettiğine göre, diyor ki Peygamber SAS:
RE. 372/11 (Mâ ünfikatil-veriku fî şey'in ehabbe ilallàhi teàlâ min nahîrin yünharu fî yevmi iyd.) Taberânî, Dâre Kutnî, Beyhakî gibi kaynaklar kaydetmişler bu hadis-i şerifi.
(Mâ ünfikatil-veriku) Verık, gümüş yaprak veya gümüş para demek. Kehf Sûresi'nde (fî verikıküm hâzihî) diye geçiyor. Ashàb-ı Kehf'in uyandıktan sonra şehre inip para harcadıkları anlatılırken.
(Mâ ünfikatil-veriku fî şey'in ehabbe ilallàhi teàlâ min nahîrin yünharu fî yevmi iyd.) "Para Allah'a daha sevimli bir yere harcanılmaz, bayram gününde kesilen kurban için harcanan paradan daha hayırlı bir yere harcanmış olamaz. Önce reddediyor; başka hiçbir ihtimal yok, ancak şu var: Bayram gününde kurbanı almak, kesmek, buna harcamak, Allah'a en sevimli, Allah'ın en sevdiği iş...
Demek ki kurbanın kesilmesi, Allah'ın çok sevdiği bir ibadet olduğundan, Kurban Bayramında kurban kesmeğe gayret etmek lâzım!..
Biliyorsunuz Ramazan Bayramı'nda kurban yok ama, Ramazan Bayramı'nda da evde şenlik olsun diye kurban keserse bir insan, yediyüz misli sevap alıyor. Bunun hakkında da hadis-i şerifler var. Demek ki insan kurbandan kaçmamalı, kurbanı kesmeli; çünkü bunu Allah çok seviyor.
Bir başka hadis-i şerifi okuyayım. Aişe-i Sıddîka Vâlidemiz'den İbn-i Mâce, Tirmizî, Beyhakî, Hàkim rivayet etmiş:
RE. 376/7 (Mâ amile âdemiyyün min ameli yevmin-nahri ehabbe ilallàhi min ihrâkid-dem, ve innehâ lete'tî yevmel-kıyâmeti bikurûnihâ ve eş'àrihâ ve azlâfihâ ve inned-deme leyakau minallàhi bimekânin kable en yakaa alel-ardı fetayyibû bihâ nefsâ.)
"Ademoğlu, Hazret-i Adem'in evlâtlarından, insanlardan hiçbir insan Kurban Bayramı günü, kurbanı kesip, kurban kanı akıtmaktan daha hayırlı, Allah'a daha sevgili bir amel, icraat, iş yapmış olamaz! Bu çok hayırlı, Allah'ın çok sevdiği bir iştir.
(Ve innehâ lete'tî yevmel-kıyâmeti) "Ve bu kurban kıyamet gününde gelir; (bikurûnihâ ve eş'arihâ ve azlâfihâ) boynuzlarıyla, yünleriyle, derisiyle, postuyla, kemikleriyle gelir ve kıyamet günü insanın mizanına konulur. (Ve inned-deme leyakau minallàhi bimekânin) Ve kurbanın kanı Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin huzurunda bir makbul mekâna ulaşır; (kable en yakaa alel-ardı) yere daha damlası ulaşmadan, o yıldırım gibi, hattâ daha hızlı bir şekilde Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda kabule mazhar olur, makbul bir mekâna vâsıl olur. Bu kadar kıymetli... (Fetayyibû bihâ nefsâ) Binâen aleyh, bu kurbanı gönül şenliği ile, içiniz hoş olarak kesin ve gönüllerinizi bunula şenlendirin, bu ibadeti kaçırmayın!" diye Efendimiz tavsiye buyurmuş oluyor.
d. Kurbanı Gönül Hoşluğu ile Kesmek
Başka bir hadis-i şerif:
RE. 310/11 (Dahhù ve tayyibû bihâ enfüseküm, fe innehû leyse min müslimin yüveccihu udhiyyetehu ilel-kıbleti illâ kâne demühâ, ve karnühâ, ve sùfuhâ hasenâtün muhdarâtün fi mîzânihî yevmel-kıyâmeh.)
Deylemî Hazret-i Aişe-i Sıddîka Validemiz'den rivayet etmiş bu hadis-i şerifi. Bunun da mübârek metnini okuduk, mealini anlatalım:
(Dahhù) "Kurbanlarınızı kesiniz ey müslümanlar! (Ve fetayyibû bihâ nefsâ) Ve bununla nefislerinizi hoşlandırınız, faydalandırınız ve şenlendiriniz. Şen olarak, gönül hoşluğu ile, böyle isteyerek, sevabını bilerek yapınız! (Fe innehû leyse min müslimin) Çünkü, hiç bir müslüman yoktur ki, (yüveccihü udhiyyetehû ilel-kıbleti) kurbanını kesmek için kıbleye doğru döndürür, yatırır, keser; ( illâ kâne demühâ ve karnühâ ve sùfuhâ) kurbanın kanları, boynuzları, postları, her şeyi, (hasenatin muhdaratin fi mizanihi) hazır getirilmiş, ahiretteki mizanına konulmuş sevap olur, hasene olur, (yevmel-kıyâmeti) kıyamet gününde..."
Demek ki kurban her şeyiyle, yâni boynuzunu yemiyor insan, paçalarını atıyor, boynuzunu atıyor; ama onlar bile hepsi mizânına konur.
Biliyorsunuz, insanların amelleri ahirette Cenâb-ı Hakk'ın bildiği bir vechile tartılacak. Ahirette semâvâtı ve arzı içine alacak kadar bir muazzam ölçü âletinde, terazide ameller tartılacak. Melekler bu terazinin ihtişamını, büyüklüğünü, azametini görünce kenarda titreşecekler. İnsanoğlunun günahlarını alacak bir kefesi, sevaplarını da alacak öbür kefesi... O kadar muazzam bir şey. İşte oraya o kurbanlar böyle gelir.
Bu konudaki bir hadis-i şerifi daha yazmıştım. Onu da okuyayım:
RE. 428/5 (Men dahhà tayyibeten bihâ nefsühû muhtesiben liudhiyyetihî kânet lehû hicâben minen-nâr.) Bu da Taberânî tarafından Hazret-i Ali RA'dan ve Abdullah ibn-i Kurt ibn-i Hasen'den rivâyet olunmuş:
(Men dahhà tayyibeten bihâ nefsühû) "Kim gönül hoşluğu ile, şen şen, seve seve, isteye isteye ve böyle abuk suratla değil, asık suratla değil, hoş bir şekilde kurbanını keserse; (muhtesiben liudhiyyetihî) bu kestiği kurbandan Cenâb-ı Hakk'ın kendisine sevap vereceğini düşünüp, onu umarak, Cenâb-ı Hakk'ın razısı için bunu keserse; (kânet lehû hicâben minen-nâr) bu kurban kıyamet gününde ona cehennemden hicab olur, engel olur. Cehenneme girmesine mâni olur. Yâni cehenneme girmez, cennete girer.
Binâen aleyh, aziz ve sevgili kardeşlerim, ne yapmamız lâzım?.. Kurban Bayramının ne kadar mühim bir bayram olduğunu çok iyi bilmemiz lâzım!..
İnşaallah bundan sonraki senelerde de, sağlık afiletle Allah nice bayramlara eriştirsin... Kardeşlerimiz bu bilgileri herkese Kurban Bayramından önce, yâni icrâ edebilecekleri, duydukları zaman "Hah, ben de bunu yapayım!" deyip yapabilecekleri zamanlarda duyursunlar.
Bu bayramlar çok önemli! Çok önemli günlerde, çok sevaplı günlerde bulunuyorsunuz. Ziyaretleri gönül hoşluğuyla yapın, ziyaretçileri gönül hoşluğuyla karşılayın! Yorulsanız, uykusuz kalsanız bile, bunun çok sevap olduğunu bilin!
Biliyorsunuz hacca giden kardeşlerimiz böyle Mina'da, Müzdelife'de Arafat'ta toz toprak ve izdihamda çeşitli sıkıntılar çekiyorlar. Ama o sıkıntıların karşılığında da, güzel bir hac yaparlarsa cenneti kazanıyorlar. O bakımdan biraz cennet yolunun fedakârlık istediğini düşünerek bunları seve seve yapın!
Peygamber Efendimiz kurbanı, Kurban Bayramını böyle medheylemiş; gecesinde, gündüzünde ibadetin ne kadar güzel olduğunu bizlere bildirmiş. Kendisi bayram gecelerini, bayram gündüzlerini tekbirlerle, tesbihlerle, zikirlerle ihyâ ederdi. Bayram namazına giderken, dönerken bu zikirleri, tesbihleri, tekbirleri çekerek giderdi.
e. Ev Halkını Bayram Namazına Götürmek
Peygamber Efendimiz'in âdetini okuyunca, bir şey daha dikkatimi çekti, size de bildirmek istedim. Peygamber Efendimiz:
RE. 547/11 (Kâne lâ yekâdü yedeu ehaden min ehlihî yevme ıydin illâ ahracehû.) Adeti şöyleymiş: "Bayram gününde ailesinden evinin içindeki insanlardan hizmetçi, vazifeli, çoluk çocuk, eş, kadın, erkek hepsini, neredeyse hiçbirisini bırakmadan hepsini çıkartırdı."
Biliyorsunuz camiler bazen küçük olduğu zaman, bütün müslümanlar da bayram namazına itibar ettiğinden, hava müsaitse, yağış yoksa, müsait olan ülkelerde, müsait olan yerlerde sahraya, yâni çok geniş alana çıkılır, bayram orada kılınır. Aile halkını oraya çıkartırdı, herkesin iştirakini isterdi Peygamber Efendimiz.
Türkiye'de bu âdet olmamış, halbuki Efendimiz böyle çıkartırmış. Burada bakıyorum, bayram namazına kadınları ve çocukları da getiriyorlar, camide bulunduruyorlar. Peygamber Efendimiz böylece müslümanların topluluğunu arttırmak ve ibadetin ihtişamının gönüllerde, gözlerde, hafızalarda yer etmesini sağlamak murad ediyor demek ki. Ve oradaki hayırdan, bereketten, sevaptan herkesin istifade etmesini istiyor? Evde kalmasına razı olmuyor, çoluk cocuk hepsini, "Haydi bakalım, bayram namazına gidiyoruz!" diye bayrama götürüyormuş.
Bir yoldan gittiği zaman, dönüşte öteki yoldan dönermiş ki, yollar da şâhid olsun diye. Biliyorsunuz, bir insan sevap da işlese, günah da işlese, çevresi, mekânı, âzâları, melekler, her şey kendisine şahid olacak. Yollar, dağlar, ağaçlar, oralarda gördüğümüz görmediğimiz varlıklar hepsi şahid olacaklar. Onun için giderken bir yoldan gitmişse, dönerken öteki yoladan döner, şahidlerin miktarlarını artırmayı murad edermiş Peygamber SAS Efendimiz.
İşte böyle Cenab-ı Mevlâ'nın rahmetinin cûşa geldiği, sevapların bol bol dağıtıldığı günlerdeyiz. Onun için gecenizi gündüzünüzü Allah'ın rızasına uygun geçirmeye dikkat edin!
Bayramı müslümanca da geçirmek önemli bir iş oluyor. Çoluk çocuğa da bunu sağlıyacak tedbirleri almak lâzım. "Gelin bakalım, ben sizi mübarek bir yere gezmeğe götüreyim!" diye meselâ, Ebû Eyyûb el-Ensâri Efendimiz'in İstanbul'da kabri ziyaret edilebilir. Daha başka mübarek zâtların, yaşayan veya vefat etmiş zâtların mübarek yerlerine gidilebilir. Beşiktaş da Yahya Efendi Dergâhı var, Beykoz'da Yuşâ AS var... Her beldenin kendine göre güzel, mâneviyatı takviye eden sevaplı yerleri vardır. Oralara giderek güzel bir şekilde geçirmeye dikkat etmek lâzım!
Ve bu bayramda, bu sevinçli günlerde, ıstırap çeken Müslümanlara da çok dua etmeniz, etmemiz lâzım! Çünkü gayrimüslimler birleşmiş, müttefik, güçlenmiş durumda; boyna müslümanlara saldırıyorlar. Müslümanlar da ayrılmış, parçalanmış durumda, her yerde kan kaybediyorlar. Yaralı arslanlar gibi yerlere serilmiş durumdalar. Müslümanlar birleşmezse, gönül birliği etmezse, birbirini desteklemezse, sonuç çok kötü olacak! Cenab-ı Hakkın nusreti ve yardımı da birlik ve beraberlik içinde, sevgiyle, saygıyla, fedâkârca muhabbetli düşüncelerle, birbirlerine iyi duygular besleyerek, yardım elini uzatarak çalışanların üzerine oluyor.
Onun için her yönden İslâm aleminin dertlerini düşünün, dua edin ve elinizin uzanabildiği yerdeki müslüman kardeşlerimize yardımcı olun!
Geçtiğimiz yıl içerisinde biliyorsunuz Türkiye afetlere mâruz kaldı. Şu anda da benim duyduğum, İstanbul'a lapa lapa kar yağıyor dediler dün akşam... Yâni soğuk var, açlık var, mahrumiyet var, evsizlik var, çeşit çeşit ızdıraplar var... Kestiğiniz kurbanları yerlerine, fakirlere, muhtaçlara hediye edin, onların hakîkî hayır dualarını almağa çalışın!
Geceniz gündüzünüz hayırla sevapla geçsin, Cenâb-ı Hakk'ın rızasına vâsıl olun... Allah'ın sevdiği kullar olmayı Cenâb-ı Hak nasîb etsin... Allah'ın sevdiği kullar olarak yaşamayı nasîb etsin... Cenâb-ı Hakk'ın sevdiği, razı olduğu, güzel, sevabı bol amelleri işlemeğe cümlenizi muvaffak etsin...
Hepinizin tekrar bayramlarınızı tebrik ederim, sevgilerimi saygılarımı sunarım. Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!..