logo

Günümüz çocukları dijitale alıştı sokağı unuttu!

Teknolojinin gelişmesi, yaşamın tüm alanlarını olduğu gibi çocukları ve eğitimi de etkiledi. Doğadan ve oyundan uzaklaşan çocuklar, zamanlarının neredeyse tamamına yakınını kapalı alanlarda, bilgisayar ya da akıllı telefon başında geçiriyorlar.

Türkiye’de yaklaşık her 7 çocuktan 1’i ise hiç dışarıda oyun oynamıyor. Oysa ki son yıllarda yapılan araştırmalar, çocukların oyun oynamalarının ve oyun temelli öğrenmenin önemini gösteriyor.

Bilgisayara bağımlı hale gelen, oyundan ve doğadan uzaklaşan çocuklarda, obezite, depresyon, dikkat dağınıklığı gibi olumsuz davranışlar hızla artıyor.

Oyun vazgeçilmez

Eğitim Fakültesi’nden Belma Tuğrul, yaptığı çalışmalarla çocuklar için oyunun vazgeçilmez olduğuna dikkat çekiyor.

Tuğrul, oyunsuz kalmanın ya da sadece teknolojik oyunlarla ilgilenmenin çok sayıda olumsuz sonuçlarına vurgu yapan araştırmalar olduğunu kaydediyor.

Obeziteye yatkınlık, kötü alışkanlıklara yönelme, stres ve hatta çocukluk depresyonu, dikkat dağınıklığı, okula devamsızlık, okuma alışkanlığını kaybetme, düşük akademik başarı, ebeveyn anlaşmazlıkları, davranış bozuklukları, hayal kurma, risk alma ve yenilikçi düşünme becerilerinde gerileme, bu olumsuz sonuçlardan bazıları. Çocuklarda bu durumların artması sonucunda, oyunun önemi tekrar anlaşıldı. Hatta son dönemde, oyun konusunda çok sayıda proje ve bilimsel çalışma gerçekleştiriliyor.

‘Çocuk kendini bulur’

Oyunu sadece yaşamımızın ilk yıllarının bir eylemi olarak ele almanın doğru olmayacağına değinen Belma Tuğrul’un verdiği bilgiye göre çok sayıdaki bilimsel araştırma sonuçları, çocuklukta oynanan oyunların, oyunda geçirilen zamanın, oyuncu anne babalara ve öğretmenlere sahip olmanın, kişinin ileri yaşlardaki alışkanlıklarını, okul ve yaşam başarılarını olumlu yönde etkilediğini gösteriyor.

“Çocuklara, oyun dostu fırsatlar sunarak, sağlıklı, mutlu ve başarılı yetişkin bireyler yetiştirmek mümkün” diyen Tuğrul, oyunun sadece boş vakitlerin değerlendirildiği bir eylem olmadığını kaydediyor ve ekliyor:

“Oyun, çocuğun kendi hızında, kendi izinde, ilerleme yoludur. Çocuk oyun sırasında kendi kendine kalma fırsatı bulur, düşünür, dokunur, yapar, dener, bozar, kullanır, hareket eder, alır, verir, bekler, dinler, konuşur, gözler, iletişim kurar, taklit eder, hayal kurar, üretir... Yani varoluşunu gerçekleştirir, kendini inşa eder adeta ve asıl değerli olan, bunu kendi isteğiyle yapar. Çocuklar için oyun oynamak anadillerinde konuşmak gibidir.”

Çocuklara oyun oynamayı öğretmek gerekmediğini, onların oyun oynama donanımıyla dünyaya geldiklerini dile getiren Tuğrul, ilerleyen zamanlarda çocukların yapılandırılmış ve yarı yapılandırılmış oyunları oynayabilmesi için pedagojik yönlendirmeler gerekeceğini de sözlerine ekliyor.

‘Sorunlarla baş eder’

Oyunun çocuğa hem deşarj hem de şarj edebilecek bir güç verdiğini vurgulayan Tuğrul, “Oyun oynayan çocuk, hayallerini gerçekleştirme provaları yaparken, aynı zamanda gerçek hayatta onu etkileyen, rol model olarak algıladığı olayları, kişileri de oyunlarında canlandırır ya da kendisine kaygı veren, çatışmalı durumları da oyun içinde kullanarak, adeta kendini iyileştirir ve bu sorunlarla baş etmenin yollarını bulur. Oyun, çocuğu anlamanın en etkili yoludur” diyor.

Milliyet