Yaşlanmaya bağlı hastalıkların çoğu basitçe “iltihaplanma” olarak tanımlanan bir “iç yangın”ın beklenen neticesi. Bu iç yangın ise yaşlılık hastalıklarının “bir numaralı tetikçisi!”.
Yaş altmışları, hele hele yetmişleri geçince şu veya bu nedenle başlayan o “iç yangın/inflamasyon”, “kronik iltihaplanma” süreçleri devreye giriyor. Hücrenin duvarında, organcıklar ve çekirdeğinde (DNA dahil) hasarlar başlıyor. İltihaplanma, o hücrelerin beklenenden daha hızlı yaşlanıp erken ölmesine sebep oluyor; doku, organ ve sistemler paslanıp çürümeye başlıyor. Zaten bu nedenle de bilim insanları özellikle son 50 yılda “iltihaplanmayı önleyebilen, önleyemese bile hızını kesip yavaşlatabilen moleküller” arıyor.
Peki o moleküller doğada var mı? Var! Peki nerelerde, nerede o “uzun ve sağlıklı ömür destekçileri”?
Fermente besinler (turşu, turşu suları,boza, şalgam, kefir)
İki öğün beslenme
Aralıklı oruç kürleri
Bitki ağırlıklı beslenme (sebze, bakliyat, tam tahıl)
Filizlenmiş bakliyat ve tahıllar
Kolajen zengini sofralar (kemikli etler, sakatat)
Nitrat zengini besinler (pancar, pazı, kişniş ravent, reyhan)
Zerdeçal ve zerdeçal ile hazırlanmış baharat karışımları (zahter)
Daha az kırmızı et!
Yapısı güçlendirilmiş turşu suları
Hürriyet / Osman Müftüoğlu