logo

Üç aylar’da daha çok gayret gerek

İlim, fikir ve gönül önderi Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’nin üç aylarda gayretli olma üzerine üzerine Kadın ve Aile Dergisi dergisinde kaleme aldıkları başmakaleyi istifadenize sunuyoruz.

İnsanlar tip tip; kafalar, kalpler, zevkler, zihniyetler, inançlar, dinler çeşit çeşittir; yollar pek çoktur. Biz en doğru yol olan İslâm’ı seçmiş ve ona gönül verip onu sevmişiz, elhamdülillâh alâ nîmeti’l-İslâm ve alâ tevfîki’l-îmân ve alâ hidâyeti’r-Rahmân...

İslâm tarihi içinde de nice mezhepler, meşrepler oluşmuş. Bizim âlimlerimiz, ariflerimiz, cennetmekân büyüklerimiz ve ecdadımız (rahmetullâhi aleyhim ecmaîn) ‘dareyn’de saadete ermek, cennete girmek, ilahî iltifata mazhar olmak, rıdvân-ı ekber’i kazanmak için ihlas, samimiyet ve takva yolunu tercih etmişler.

Ne basiretli, ne ferasetli, ne ihtiyatlı, ne isabetli bir seçim ve ne arifâne bir tercih! Allah onlardan razı olsun!

Çünkü takva, Allahu Azîmü’ş-Şân’ın hışmına ve gazabına uğramaktan, rızasını ve teveccühünü kaybetmekten, haramdan, günahtan, hüsrandan, su-i hâtimeden, kötü âkıbetten, itabdan, ikabdan, azabdan, cehenneme düşmekten, cenneti elden kaçırmaktan... korkmak, sakınmak, kaçınmak, çekinmek ve ihtiyat etmektir; her türlü mânevî zarar ve uhrevî tehlikeden korunma ve kurtulma şuurudur.

Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiği gibi (2/Bakara,197): Âhiret yolunun en hayırlı zâtı, en tatlı yol azığı bu takvadır; hesap gününün en geçerli akçesi, en kârlı metaı, en lüzumlu malı ve malzemesi bu şuurdur.

Sanma ey hâce senden zer ü sîm isterler,
“Yevme lâ yenfau...”da kalb-i selîm isterler.

Harem-i ma’nâya, bigâneye yol vermezler...
Âşinâ-yı ezelî, yâr-ı kadîm isterler.

‘Takva yolu’, Allahu Teâlâ’nın emir ve yasaklarını, Kur’ân-ı Kerîm’i, Resûlullah’ın (sallâllâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) sünnet-i seniyyesini, İslâm dîninin ahkâmını, erkânını, âdabını tanıma, bilme, öğrenme, anlama ve uygulama temeline, yani şeriat ilimlerine ve ibâdet ü tâata dayanır.

Kişi, bildiğini lafta bırakmamalı, içine sindirmeli, hayatında uygulamalı, ilmiyle amil olmalıdır. Bu ise nefs-i emmâreyi kontrol altına, zabt ü rabta almayı; arzu ve ihtirasları, hevesat ve şehevatı frenlemeyi öğrenmeden; ahlâkı düzeltmeyi, kalbî temizlemeyi, gönlü nurlandırmayı başarmadan; iradeyi kuvvetlendirmeyi, tefekkürü derinleştirmeyi, dikkat ve uyanıklığı daimîleştirmeyi sağlamadan, yani kuvvetli bir rûhî eğitim geçirmeden yapılmaz.

Mevlânâ’lar, Yunus’lar, böyle yetişmişlerdir. Bu irfanı almayan, bu terbiyeyi görmeyen ham kalır, katı ve kırıcı, tatsız ve zevksiz, zararlı ve acı, kaba saba, çekilmez, tahammül edilmez bir kişi olur; basireti açılmaz, kör gelir, kör gider; sonunda çok zarar eder, çok saç baş yolar, diz döver; “Ne kendi eyler rahat, ne halka verir huzur.”

***
Ebedî saadeti istiyorsan tam mü’min olacaksın; hakikî müslüman olarak ölüp, huzûr-i Rabbi’l-izzete sevdiği ve razı olduğu bir kul olarak çıkmaya sa’y u gayret edeceksin...

Önce ilim öğren, çünkü ilim bir mürşittir; ilminle amil ol ki Allah sana bilmediğin ledünni ilimlerin kapısını açsın.

İlim ve amelin yanı sıra takvayı da öğren; rûhî terbiyeni tamamlama ve irfan sahibi olma yoluna gir!
Allah’tan seni iyi kimselerle, salih kullarla tanıştırmasını iste! Çünkü O, erhamü’r-râhimîn’dir, duaları kabul edicidir.

Mübarek Üç Aylar geldi, mânevî mevsim-i bahar erdi, kalk, davran, gayrete gel, harekete geç, Halka faydan dokunsun, hayra iştirakin, hak yola hizmetin olsun!

Malınla, canınla, her türlü imkân ve müktesebatınla, İslâm ve müslümanlar için var gücünle çalış ki felah bulasın, iki cihan saadetine eresin!

Prof.Dr. Mahmud Esad Coşan /Başmakaleler 2 / Kadın ve Aile Dergisi /Ocak/1992