Kıbrıs olayları ve Batı'nın iki yüzlü politikaları
Son Güncelleme: 15 EKİM 2011 - TSİ 09:56
Milli Gazete Yazarı Prof. Dr. Oya Akgönenç, Kıbrız olaylarında Batının izlediği iki yüzlü tutumu yazdı. İşte Akgönenç'in, 'Kıbrıs olayları ve Batı'nın iki yüzlü politikaları' yazısı
“Kıbrıs Barış Operasyonu,Türk tarihine şanlı bir zafer olarak geçen bir müdahaledir. Yunan ve Rum’un ihanet ve gaddarlığını durduran, mutlak bir soykırımını önleyen bu şanlı müdahale 1974 yılında gerçekleşmiştir. 37 yıl sonra bile Kıbrıs olayları ve operasyonu,pek çok hadiseye ve bilhassa günümüzde Ortadoğu’da gelişen olaylara ve Batının genel siyasi tavrına ışık tutumaktadır.
Hileli Politikalar
Hukukun üstünlüğünden ve insan haklarından sürekli bahseden ve II. Dünya Savaşından sonra yeni bir dünya düzeni kurduklarını ve bu evrensel prensipleri her yerde uygulamaya kararlı olduklarını tekrarlayan Batı devletleri, verdikleri her sözde geri adım atmış ve ileri sürdükleri her prensibi çiğnemiştirler.
* Kıbrıs’ta kurulan Cumhuriyeti, Rum juntacılar yıkmış ama darbe ile yıkılan Cumhuriyeti veya onun mağdur tarafları, Birleşmiş Milletlerden(BM) veya NATO dan hiç bir fiili koruma görmemişlerdir.
*Kıbrıs’ta Rum tarafı (açık- sır olan) Yunan yardım ve desteği ile gizlice silahlanıp, Türk köylerini basarak katliamlara başladıkları zaman, hiç bir Avrupa ülkesi duruma müdahale edip, mani olmaya çalışmamıştır.
*Uluslararası garantörlük belgesi imzalanmış ve bunlar BM’lerce kabul edilmiş olmasına rağmen Yunanistan ve İngiltere de “garantör devlet” olduğu halde, bu katliamları durdurmak ve sivilleri ölümden kurtarmak için müdahale etmeye yanaşmamışlardır. Bu görevi yapan bir tek Türkiye olmuştur, hem de zamanında ve fevkalade etkili olarak. (1974 operasyonu)
*Yardım etmedikleri bir yana, diğer devletler Türkiye’ye karşı cephe almış ve ambargo koymuşlardır. Türkiye, hukuken haklı olduğu halde, savaşı ve katliamı durdurduğu halde, Türkiye’ye yaptırım uygulanmıştır.
*Büyük müttefikimiz ABD, bu Kıbrıs operasyonu sırasında, “NATO silah ve mühimmatının kullanılmış olması” ve “iki NATO üyesinin birbiri ile savaşması” sebepleri ile Türkiye’ye ağrı bir yaptırım ve ambargo uygulamıştır.
*Ambargo sadece Türkiye değil, bugüne kadar devam etmek üzere KKTC üstünde de uygulanmıştır.
*Kısaca, ABD ve AB devletleri Türkiye’nin güçlükler karşısında yılmamasını, Kıbrıs operasyonunda ki askeri başarısını hazmedememişlerdir. Aynen eski Haçlı kafası gibi.
*2004 yılında Annan Planı Referandumu olarak bilinen BM girişimde, Türk tarafı tüm şartlara uyup, hatta Batı’nın istediği gibi Annan planına “Evet” oyu verdiği halde Batı KKTC üstünden ambargoyu kaldırmamıştır.
*Annan Planını okuyanlar iyi bilirle ki, bu plan şayet kabul olunup, uygulanmaya konmuş olsa idi,hem Türkiye, hem de KKTC tarafının kaybı çok büyük olacaktı.
*Buna karşılık her şeye itiraz edip, alabileceği ile yetinmeyip, daha çoğunu isteyen Rum kesimine hiç bir ambargo konulmadığı gibi, sırtı sıvanmış ve AB ile ilişkileri aynen devam etmiştir.
*Kıbrıs operasyonu sırasında, Türkiye’ye benzin ve silah ambargosu uygulayan Amerika ve Avrupaya devletlerinin tutumuna karşın, pilotları ile birlikte savaş uçaklarını bize Pakistan devleti yollamıştır.. Libya da geri kalmamış, savaş sona erene kadar petrol kaynaklarını bize açmış ve elindeki silahları paylaşmıştır. Kaddafi’nin bizzat omuzunda uçağa silah yüklerken çekilen resimleri hala hafızalardadır. Şimdi:
Sormak lazım: Avrupa ve Amerika, Türkiyeye karşı neyin ambargosunu koymakla meşgullerdi? Kimi ve ne için cezalandırmaya çalışıyorlardı?Hangi saik ile?
Sormak lazım: Her yerde ayrılmayı teşvik eden ve hemen ayrılanları tanıyanBatı devletleri, neden Kıbrısta bunu yapmayıp, mutlaka onu“birleştirmeye çalışmaktadırları?”
Yeni Sömürgecilik Yöntemi
Bütün dünyada, çeşitli ülkelere çeşitli sebeplerle müdahale eden ABD ve Avrupa ülkeleri genelde, baş kaldıran grupları kolaylıkla tanıyarak yeni ve minik “devletçiklerin” oluşmasını teşvik etmektedirler. Zira her doğan yeni devlet onlara yani büyük devletlere muhtaç olarak doğmaktadır. Teknik alanda, eğitim konusunda, yatırım ve işletme konularında hep onlardan yararlanmak zorundadırlar. Yani, ortada mükemmel bir Neo-Koloni ( Yeni Sömürgecilik)durumu mevcuttur.
Bu yeni metodla, Batılılar, asker bulundurmadan, masraf yapmadan, bu ülkelerin kendi talepleri üzerine, oralara gitmekte ve tüm kilit noktalarda görev alarak bu ülkeleri sömürge gibi kullanmaktadırlar. Bunun en güzel örneği Somalide ve sonra da Sudan da verilmiştir, hala da devam etmektedir.
Günümüzdeki Gelişmeler
Kıbrıs olaylarından bu yana ve özellikle de günümüzde gelişen olaylar yeni metodlarla gerçekleştirilen sömürgecilik girişimleridir. Yanısıra, sinsice işleyen bir İslamafobya ve onun ifadesi olan “Haçlı zihniyeti” ile Doğu Akdeniz ve Ortadoğuda uygulanmaktadır. Batı yeniden çeşitli yollardan Doğu Akdeniz havzasında üstünlük sağlamak veya hiç değilse olayların tam içinde olmak ve control edebilmek için çalışmalar yapmaktadır.
Bu durum karşısında acaba Türkiye neler yapmaktadır ve ne gibi tedbirler almaktadır?
Hem Türkiye hem de Ortadoğu devletleri buraya karşı çok uyanık ve tedbirli olmak zorundadırlar. Herşeyden önce mevcut tehlikeyi fark etmek ve anlamak gerekmektedir.
Ingilizler hala Kıbrıs’ta iki askeri üs’te oturmaktadırlar. Avrupada değişmekte olan siyasi hava ve tutum ile bütün İslam coğrafyası tehdit altındadır. Kıbrıs 1974 te kalan bir hadise değildir. Hala, dün kadar canlı, bugün kadar yakındır. Bu durumu hem Türkiyenin ve hem de Kıbrıslı Türklerin kavraması şarttır. Kıbrıs, Batı sömürgeciliğinin adeta bir “iddia noktasıdır.
Prof. Dr. Oya Akgönenç / Milli Gazete