Üç ayları nasıl idrak etmeliyiz?
Son Güncelleme: 27 ŞUBAT 2020 - TSİ 08:00
Mübarek üç aylara kavuşmanın heyecanını yaşıyoruz. Rabbimizin her yıl bize hediye ettiği bu zaman dilimine çok şükür ki bu yılda ermiş bulunduk. Bu güzel kâinatta yaz kışı, kış ise yazı öğretir. Mevsimler, yaşam serüvenimizde zamanı gösterirken aynı zamanda bizlerin hem gönül hem beden ikliminde bir mana oluştururlar.
Özellikle bu zaman sıralamasının bir terkibi vardır ki Receb, Şaban ve Ramazan birlikte muhayyile edilir ve birlikte anılırlar. Birbirinden bağımsız düşünüldüğünde anlamları eksik kalacağı için onlara "üç aylar" denilmiş ve birbirinin sonucunu hazırlayan peşpeşe üç zaman dilimi olarak nam salmışlardır.
Peygamber Efendimiz (SAS.) bu silsilenin ilk ayı olan Receb ayı girdiği zaman "Yarabbi, Receb'i, Şaban'ı bize mübarek eyle, bizi Ramazan'a ulaştır" anlamında bu üç ayların önemine vurgu yapardı.
Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan Rahmetullahi Aleyh bu duayı şöyle izah ederdi: "Yâ Rabbi, bize bu gelen Receb ve Şaban ayını mübarek eyle. Hayrının, bereketinin, nimetlerinin farkında olup, onlardan hissesini alıp, hissedar olup, hissement olup, faydalanıp bereketlere nâil olanlardan eyle ve bizi böylece bu Receb ayını, Şaban ayını güzel bir kul olarak, güzel işler yaparak, ibadetler ederek geçip Ramazan'a ulaştır. Ona ulaşmayı nasip eyle."
Bu güzel duayı üç ay boyunca tekrar ederken aslında zihin dünyamızı da bu ayları kendimiz için nasıl mübarek bir hale çevirebilirizi düşünürüz.
"Receb'i kendim için nasıl kutlu kılabilirim?"
"Şaban ayı bana bereket ve bolluğu nasıl getirebilir?"
"İlk iki ay için bir formül geliştirir ve gereken eforu sergilersem sonu bayram olan bir müjdem olabilir mi? "
Kendimize sorabileceğimiz bu tür sorular aslında Yaradanımızın her yıl üç aylar teklifi ile bizi sınadığı sorulardır. Bu kutlu aylar, takvim yapraklarında isim ve rakam hesaplarından sıyrılarak gönül âlemimizi ihya ettirmesine vesile olacak soru ve cevapları bulma merhalesidir.
Zaman ve mekân değişse de günümüzün olanakları içerisinde İlahi teklif ve imkânlar bizlere tekrar tekrar sunulmaktadır. Yeter ki değişime ve teklife açık olalım. Kişisel gelişimcilerin kullandığı güzel bir söz vardır “Kapıyı kolayca açmayan anahtarı kullanmaya devam etmek pek de sağlıklı değildir. Yeni bir anahtar denemek daha sağlıklı olacaktır.”
Bizler de moderniteye, yeni medya araçlarına ve zamana suçu yüklemek yerine nefsimiz ve kendimizi tanıma adına yeni bir anahtar mı denesek? Ya da aynı anahtarla mazeret üretmeye devam ederken;
"Yıllar, fırsatlar gelir geçer de, sen hâlâ ham, hâlâ habersiz, hâlâ faidesiz kalırsan; huzûru Rabbu'l izzete nasıl varırsın? "
Üç aylar kendi değişimimizle buluşma imkanı sağlar. Her amelimizin niyetle itibar bulduğu dinimiz her sabah bize yeni bir teklif sunar:
"Bizler sabaha kavuştuk, Âlemlerin Rabbi Allah'ın olan mülk de sabaha kavuştu. Allah'ım! Senden bugünün hayrını, fethini, yardımını, nurunu, bereketini ve hidayetini isterim. Yine bu günün ve sonrasında ki günlerin şerrinden de sana sığınırım." (Ebu Davud)
Her güne dili ve kalbiyle bu dua ile katılan bir ferdi düşünelim ve güne böyle bir bilinç ile başlayanın dünyası nasıl değişir hayal edelim. Gün ağarırken, gün batarken, yanı üzere yatarken, düşünürken, yazarken, nefes alıp verirken özetle her anımız için bir şuur hali isteyen dinimiz tam bir dinamizm içerir. Günler ve aylar asla gelişi güzel yaşanmışlıklara gayesiz ve hedefsiz uğraşlara heba ettirilmez.
Elbette ömrün her zamanı değerli ve bu değişim her zaman olmalı. Yalnız lütfu ilâhîyeden verilmiş olan manevi karı yüksek olan bu zaman dilimleri içerisinde barındırdığı kandiller ve özel gecelerle birlikte rahmet kapılarının daha çok açıldığı zamanlar.
Tevbenin ayı olarak zikredilen Receb-i Şerif ve içerisinde yer alan Regaib Kandili, Beraat gecesine ev sahipliği yapan Şaban-ı Şerif ayı, bin aydan daha hayırlı bir gece olan Kadir Gecesini barındıran Ramazan-ı Şerif, bunları düşündüğümüzde bu zaman dilimlerini ihya edebilme fikri bile hepimizi heyecanlandırıyor. Allah'ın hibesi olan bu özel geceler, kandiller ömür sermayemizde biriktirdiğimiz en anlamlı ve bereketli zamanlara dönüşüyor. Bu manevi iklim içerisinde yapılan değişim ise daha kolay ve kalıcı olabiliyor. Çünkü Allah'ın daveti ile gerçekleşiyor.
Bizler de yeni bir üç aylar mevsimine kavuştuğumu bu günlerde neşe duyuyor ve hamdolsun ki bu davete bu yıl da muhatap olabildik diyoruz.
AKRA