21 Cemaziyelevvel 1446 | 23 Kasım 2024 Cumartesi

CANLI DİNLECANLI DİNLE

Hayat

Ana Sayfa Haber Hayat

Otizmin görülme sıklığı artıyor

Son Güncelleme: 6 NİSAN 2017 - TSİ 10:25

Otizmin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygınlaştığını belirten uzmanlar, hastalığın 'tek sebebinin genetik olmadığı' görüşü üzerinde duruyor. 

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Çocuk Metabolizma Uzmanı Doç. Dr. Hasan Önal, otizmin görülme sıklığının, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de arttığını söyledi.

Önal, beyin hücreleri arasında iletişim ve bağlantı bozukluğu olarak tanımlanabilecek otizmin beyin gelişim anormalliği olduğunu belirtti.

Otizmin neden olduğu veya nasıl tedavi edileceği konusunda ciddi bir gelişme bulunmadığını, belirli bir yaşa kadar normal gelişen bir çocuğun birden otistik bulgular göstermesinin aileler için büyük bir yıkım olduğunu aktaran Önal, sorun için onaylanmış tek bilimsel tedavi olarak özel eğitimin kabul edildiğini vurguladı.

Doç. Dr. Önal, otizm spektrum bozukluğu olan çocukların ailelerinin yaşadığı çaresizlik nedeniyle pek çok alternatif tedaviye yönlendiğini, bazılarının yurt dışından çeşitli ilaçlarla, vitaminler getirdiğini ve çocuğun tedavisini kontrolsüz olarak neredeyse kendilerinin yönettiğini, ailelerin bir bakıma doktor rolünü üstlendiğini dile getirerek, şunları anlattı:

"Psikiyatri biliminin bakış açısına göre, otizmde özel eğitim dışında alternatif tedavi gibi sunulan literatürde yer almayan, kanıtlanmamış tedavilerin etkinliği yoktur ve uygulanmamalıdır. Uygulayan kişi ve kurumlar bu çocukları bilerek veya bilmeyerek suistimal etmektedir. Bu çocuklar doğuştan böyle, bu şekilde programlanarak doğmaktadır ve haftada 35-40 saatlik özel eğitimlerle topluma kazandırmaktan başka çare yoktur. Otizm sıklığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tıpkı bir salgın gibi artmaktadır. Sıklığı bu kadar hızlı artan bir hastalığın tek gen hastalığı olması pek mümkün görünmemektedir."

"Bağırsaklar beynin gelişiminde en önemli uyaran"

Alternatif tedavinin bakış açısına göre ise bu çocukların çevresel toksin, aşı, ağır metal ve virüslerle etkilendiğinin belirtildiğini aktaran Önal, "Sindirim sorunları yüzünden beyin pek çok vitamin ve mineralden yoksun kalmaktadır. Fark gözetmeksizin bu çocuklara bir yandan detoks uygulanırken bir yandan yüksek dozlarda besin ve vitamin takviyeleri yapılır. Beyinin açlığı giderilmeye çalışılır. Toksinler atılır. Uygulanan tedaviler abartılı, kontrolsüz ve bir şablon şeklinde her çocuk için aynıdır." ifadelerini kullandı.

Önal, "Otistik çocuklara nasıl bir tedavi uygulanmalı?" sorusuna farklı bir bakış açısı sunmak istediğini dile getirerek, bir bebeğin büyürken bir yandan beynindeki hücrelerinin sayısının, bir yandan da diğer hücreler arasındaki bağlantılarının arttığını, bu gelişimin birden bire olmayacağını ve son yıllarda arka arkaya çıkan pek çok makalede, sanılanın aksine beyin mimarisinin gelişiminin doğuştan belirlenmiş sabit bir programlama olmadığı, dışarıdan gelen uyarıların etkisiyle şekillendiğinin gösterildiğini anlattı.

Çevreden gelen uyarıların mimarinin şekillenmesinde, gelişmesinde büyük önem taşıdığını ifade eden Önal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çevresel uyarılar derken sınırlı bir çerçeveden bahsetmiyorum. Bebeğe dokunulması, göz kontağı kurulması, konuşulması, güzel sesler duyması, tatması, koklaması ve annesi tarafından eğitilmeye çalışılması gibi sayısız etkenlerin hepsi birer uyarıdır, mesajdır. Bağırsaklar beynin gelişiminde en önemli uyarandır. Son yıllarda bağırsakla beynin neredeyse konuştukları ifade edilmektedir. Bağırsağın kendi sinir ağı, savunma hücreleri, içerdiği bakteriler ve bu bakterilerin ürünleri beyin için birer mesajdır. Sadece bunlar da değil. Antibotikler, tüketilen besinlerin prebiyotik, probiyotik, flavanoid yapıda olması, kazein, gluten, katkı maddesi içermesi veya alerjik olması gibi sayısız faktör yine bağırsaklar üzerinden beyne mesaj gönderir.

Otizmli bir çocukta bulunabilen ilave bir gıda alerjisi, sindirim sorunları, epilepsi, gluten duyarlılığı, sık antibiyotik kullanımı, aşı veya virüs gibi antijenik uyarılar, otizmi bulunmayan çocuklara göre muhtemelen beyin mimarisinin şekillenmesini daha ciddi etkilemektedir. Bu etkilenme tek taraflı olmayıp, kimi zaman beynin de bağırsak üzerindeki kontrolünü bozmaktadır. Diğer taraftan sindirim bozukluğu nedeniyle vitamin ve mineraller yeteri kadar kana geçmezken, bağırsakta aşırı üreyen zararlı mikrop ve toksinler kana geçer. Bütün bu olaylar otistik tabloyu ağırlaştırır. Niçin bu çocuklar diğer çocuklara göre daha hassaslar derseniz, buna kesin bir cevabım yok. Ancak bu çocuklarda çalışma yapılması gereken bölgenin kan beyin ve bağırsak mukoza bariyerleri olduğunu düşünmekteyiz."

"Başka kanallardan gelen yanlış uyarılar eğitimin etkisini azaltır"

Otizmde eğitimin, beyne doğru bilgilerin iletilmesinde önemli yollardan birisi olduğunu ancak etkisinin belirli bir seviyede kaldığını ifade eden Doç. Dr. Önal, "Başka kanallardan gelen yanlış uyarılar örneğin bağırsak florasının bozuk olması, doğru olmayan beslenme gibi eğitimin etkisini azaltmaktadır. O zaman daha iyiye nasıl ulaşabiliriz? Kliniğimizde, ilk kez başvuran tüm otistik çocuklarda aminoasit, vitamin ve mineral ölçümü yapılmakta, eksikler yerine konulmaktadır. Bunun dışında gıda alerjisi veya intoleransı olan gıdalar tespit edilerek beslenmeden çıkarılmaktadır." şeklinde konuştu.

Hasan Önal, bağırsak flora bozukluğu bulunan çocuklarda probiyotik desteği verildiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: "Aslında normalde bir çocukta ne yapılması gerekiyorsa onu bu çocuklara uygulamaktayız. Tek farkımız biraz daha hassas davranmamız. Örneğin 5 yaşında normal bir çocukta çıkan hafif bir yumurta alerjisinde yumurtayı yasaklamazken, otistik çocuklarda yasaklamak veya miktarını sınırlandırmak, duyarlılığı olmasa da gluten ve kazein gibi antijenik proteinleri beslenmeden çıkarmayla olumlu etkiler görmekteyiz. Buradaki asıl amacımız beyine bağırsak üzerinden hafifte olsa yanlış mesaj gitmesini önlemektir. Doğru uyarının gitmesi, yanlış mesajların gitmemesi beyin hücrelerinin doğru bağlantı kurması için onlara nefes aldırmak olduğunu unutmamalıyız. Hiçbir şüphe yok ki bu çocuklara ne kadar erken ulaşırsak o kadar hızlı tepki verecekler ve özel eğitimin etkisi artacaktır." 

Otizm teşhisinde 10 temel belirti yeniden tanımlandı

Erken konan otizm teşhisi tedavi için çok önemli bir işleve sahip olsa da pek çok çocuk ancak geç dönemde tanı aldığı için ciddi gelişim sorunları yaşıyor. Hekimler ve ebeveynler için otizm tanısında kullanılacak on temel belirtiyi etkili şekilde tanımlamak için bir çalışma yapan Baltimore Kennedy Krieger Enstitüsü (BKKI) uzmanları bu belirtilerle bazı çocukların bir yaşına bile gelmeden teşhis edilebileceğini belirtiyorlar.

Günümüzde otizm tanısı genellikle 3 yaşına kadar konamasa da, bazı çocuklar 1 yaşına gelmeden bazı önemli belirtiler gösteriyorlar. Gelişim geriliği olan tüm bebeklerde otizm spektrum bozuklukları (ASD) belirtilerinin iyi takip edilmesi durumunda tedavi şansının artacağını söyleyen Otizm Merkezi Direktörü Dr. Rebecca Landa, şu bilgileri veriyor: “Hekim ve ebeveynlerin ASD ve diğer iletişim gecikmelerinin uyarıcı belirtilerini fark edebilmesi hayati değere sahiptir. İyi takip edilmesi durumunda iletişim, sosyal ve motor becerilerde herhangi bir gecikmenin erken belirtileri kolayca yakalanabilir.”

Son 10 yılda Dr. Landa otistik çocukların kardeşlerini bebeklik döneminden itibaren takip etti ve hastalığı erken evrede yakalamak amacıyla önemli bulguları tanımlayan bir çalışma yürüttü. Çalışmadan elde edilen veriler, bazı çocuklara 14 aylıkken bile tanı konulabildiğini ve 2 yaşındaki bebeklerde hastalığın sonucunu iyileştirecek erken tedavi modellerinin uygulanabileceğini ortaya koydu.
Çocuklarının gelişimi ile ilgili bir sorun olması veya becerilerinde azalma yaşanması durumunda, derhal bir doktora (pediatrist) başvurulması gerektiğini belirten Dr. Landa, “Bekleyelim ve görelim anlayışı ile hareket etmemek gerekiyor. Ne kadar erken tanı konursa, o kadar erken tedaviye başlanır ve beyin gelişimine daha erken müdahale edilebilir” diyor.

Çalışmadan elde ettiği bulgular ışığında 6-12 aylık bebekleri ileri evre ASD veya diğer iletişim bozuklukları ile ilişkili olabilecek 10 temel belirti tanımlayan Dr. Landa, bebeklerin bu belirtiler açısından takip edilmesi durumunda teşhisin çok kolay şekilde konulabileceğini belirtiyor.

İşte otizm tanısı için 10 temel belirti:

  • Kendisine bakan kimselere nadiren gülümseme;
  • Başkalarının çıkardığı sesleri veya gülücük gibi hareketleri nadiren taklit etme;
  • Ses çıkarmada gecikme veya nadiren ses çıkarma;
  • 6-12 aylıkken ismine tepki vermeme;
  • 10. aydan itibaren el işaretleri ile iletişim kurmama;
  • Göz teması kuramama;
  • Nadiren dikkatinizi çekme;
  • Ellerde, ayaklarda, bacaklarda sertleşme veya el bileklerini çevirme gibi olağan dışı vücut hareketleri ve olağan dışı duruş ve diğer tekrarlayıcı davranışlar;
  • Onu kaldırmak istediğinizde size doğru uzanmaması;
  • Yuvarlanma, emekleme gibi hareketler açısından motor gelişim geriliği.

TRT Haber, Dünya Bülteni