Biyokaçakçılık artmaya başladı
Son Güncelleme: 26 MAYIS 2015 - TSİ 11:50
Havaların ısınmasıyla birlikte 'biyokaçakçı' mevsimi de açıldı. Türkiye, sahip olduğu bitki ve canlı türleriyle biyokaçakçıların iştahını kabartıyor. Son bir ay içinde 3 farklı noktadan biyokaçakçılıkla ilgili haber geldi.
İlki Antalya’nın Kaş ilçesinden… Macaristan uyruklu biri profesör üç kişi, mezarlığa yapılan baskınla yakalandı. Zanlıların araçlarında 365 orkide yumrusu, 58 orkide bireyi, 71 bitki örneği ile güvercin tüyü bulundu.
Bir diğer haber, Mersin’in Çamlıyayla ilçesinden. Ekipler, bu kez arazide kelebek yakalamak için kullanılan atraplarla dolaşan iki Rus’un peşine düştü. Sonuç: sırt çantalarında 37 kelebek ve 45 böcek olduğu ortaya çıktı.
Sonuncusu Ardahan’dan. Posof’ta ormanlık alanda Alman uyruklu 3 kişi yakalandı. Gürcistan plakalı araçlarında nesli tükenme tehlikesi altında olan 14 semender, 1 engerek yılan, 3 kök türü tam olarak tespit edilemeyen bitki bulundu.
Biyokaçakçılık mevsimi açıldı.Bunlar tespit edilenler ve bir ay içinde olanlar. Türkiye, endemik tür zenginliği açısından yabancılar için bulunmaz bir vaha.
Küçük Asya’nın hazinesi
Anadolu Yarımadası’nın literatürdeki bir diğer adı ‘Küçük Asya’. İklim, topoğrafya, flora-fauna zenginliği bakımından bir anakara özelliğinde. Avrupa ve Asya kıtaları arasında köprü. Bitkilerin kıtalararası yolculuğunda soluklandığı bir durak. Bu nedenle tür endemizmi çok yüksek.
Türkiye’de yaklaşık 15 bin bitki türü var. Bunun yüzde 36’sı yani yaklaşık 4 bini dünya üzerinde sadece Türkiye’ye özgü. Avrupa kıtasının tamamında bu kadar yok. En zengin bölgeler Doğu Anadolu ile Güney Anadolu bölgeleri. Flora, tıbbi ve aromatik bitkilerle dolu. Çiçekli bitkiler açısından da cazip.
Hayvan çeşitliliği de yüksek. Türkiye’de 481 kuş, 150 memeli, 130 sürüngen, 30 amfibi, 480 deniz balığı ve 236 tür de tatlı su balığı türü yaşıyor. Bugüne kadar omurgalı hayvan türü sayısı bin 500’e yakın. Omurgalılardan, büyük bölümü balık olmak üzere 100’ü aşık tür endemik. Alageyik ve sülünün anavatanı Anadolu. Türkiye aynı zamanda dünyanın iki büyük kuş göç yolu üzerinde.
Türkiye’de 60- 80 bin arasında arası omurgasız hayvan türü olduğu tahmin ediliyor. Bugüne kadar, bunların yaklaşık 3’te 1’i tanımlanabildi. Türkiye denizlerinde de yaklaşık 700’e yakın omurgasız canlı yaşıyor.
Ne için kaçırılıyorlar?
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürülüğü –DKMP- verilerine göre Türkiye’den en fazla böcek, kelebek, bitki, kuş, yılan, kaplumbağa, kertenkele, salyangoz çalınıyor. Bir de parçalar var. Örneğin, boynuz, tüy, tırnak ve diş gibi.
Genetik kaynaklar tıp, endüstri, madencilik, çevre, balıkçılık, ormancılık, hayvancılık, tarım gibi çeşitli sektörlerde hammadde görevi görüyor.
Bitkiler ilâç, gıda, kozmetik sanayiinde önemli bir yere sahip. Zaman zaman sırf süs bitkisi amacıyla da yurtdışına kaçırılıyor.
Böcekler sıcak, soğuk, radyasyon gibi ekstrem koşullara direnç, antibiyotik direnci ve yeni nesil antibiyotiklerin geliştirilmesinde kullanılıyor. Karmin maddesinden dolayı renklendirici olarak kozmetik, ilâç, gıda, sanayii ve boyacılıkta da vazgeçilmez.
Kaçırılan kelebekler
Kelebekler genel olarak koleksiyonculara satılıyor.
Kurbağa, semender gibi amfibikler ile salyangoz gibi yumuşakçalarlar gıda, süs eşyası, kozmetik, ilâç amaçlı kullanılıyor.
Kuşlar özellikle gündüz yırtıcıları koleksiyon, bilimsel çalışmalar ve ticaret için kaçırılıyor.
Yılan, kertenkele, keler gibi sürüngenler tıp, kozmetik, tekstil sanayii de kullanılıyor.
19 Mayıs Üniversitesi öğretim üyesi Zoolog Profesör Kefelioğlu, her canlının kendine göre bir piyasası olduğunu söylüyor.
“Biyokaçakçılığın geldiği nokta korkunç. Organlar, yumurtalar, tüyler kaçırılıyor. Sürüngenlerimiz, özellikle de zehirli yılanlarımız çok kıymetli. Zehirleri, kanamayı önleyici pıhtılaşmayı sağlayıcı ilâçların yapımında kullanılıyor. Şahinler, kuşlar kaçırılıyor. Türkiye’de çok fazla kıymetini bilmiyoruz. Kafkas Engereğini kaçırdığınızda yakalanırsanız cezası 35 bin TL civarında. Bu hayvan, yurtdışında 125 bin dolara satılıyor. Hırsızlığını yapacak bunu göze alıyor.”
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Nurettin Taş, da biyokaçakçılığın hem çevresel hem de ekonomik bir tehdit olduğunu belirtiyor.“Biyokaçakçılığa maruz kalan türün doğadaki birey sayısının azalmasına, popülasyonlarının daralarak kaybolmasına, giderek bazı türlerin yok olmasına, böylece ekosistemin bileşenlerinin etkilenerek dengesinin bozulmasına ve ekosistem tahribatına yol açarak biyolojik çeşitliliğin tahribi ile sonuçlanmaktadır. Biyokaçakçılığın diğer bir sonucu ise ekonomik kayıptır.
Örneğin, insan beslenmesinde temel gıdaların başında gelen ve anavatanı Anadolu olan buğdayın yabani akrabaları, hastalıklara, kuraklığa ve tuzluluğa direnç genleri taşıdığından yabancı araştırmacıların ilgi odağıdır. Bu kişiler ya da firmalar, yabani buğdaylardan hastalıklara direnç genlerini belirleyip izole ederek, çeşitli kültür formlarına aktarmak yoluyla geliştirdikleri çeşitlerden patent hakkı elde etmekte ve milyonlarca dolar gelir elde etmektedirler. Bu noktada, fikri mülkiyet hakları, patent gibi özel durumlar ortaya çıkmakta ve bunların menşei ülkede değil de geliştirilen ülke tarafından ele geçirilerek kullanılıyor olması kendimize ait olan genetik kaynağın kaybı ve dolayısıyla ekonomik anlamda da kayıp olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Biyokaçakçıların en çok dadandığı bölgeler Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Güney Anadolu. Verilere göre İsveç, Danimarka, Fransa, Macaristan, Japonya, Hollanda gibi ülkelerden gelen yabancı uyruklu kişilerin genellikle bitki türlerini; Suriye’den gelenlerin kuş türlerini; Çek Cumhuriyeti, Rusya, Almanya gibi ülkelerden gelenlerin ise kelebek ve diğer böcek türleri ile sürüngen türlerini kaçırdıkları ya da kaçırmaya çalışıyor.Yasadışı yollardan Türkiye’den en fazla soğanlı bitkiler kaçırılıyor.
Botanikçi Profesör Hasan Özçelik’e göre durum tahminlerin ötesinde:
“Türkiye’de ne varsa kaçırılmak isteniyor. Fakat önceliği var. Soğanlı, rizonlu, yumrulu bitkiler kaçırılıyor. Buğdayın iki gen merkezinden biriyiz. Biri Meksika diğeri Mezopotamya. Güneydoğu’daki Karadağ’dır. İlk kaçırılan bitki buğday. Türkiye, misafirperverliğini kurbanı. Bir avuç buğday verirsen olay bitiyor. Adamlar, o buğdayı valizine koydu götürdü. Onu orda yetiştirdi. Kendi ırklarını bizim genetik açıdan zengin buğdayımızla ıslah etti. Yeni çeşitler tescil ettirdi. Bize bu buğdayları sattı. Ters lale de buradan kaçırıldı şimdi Eyfel Kulesi’nin altında. Aslında İmparator Lalesi’dir. Hakkâri dağlarından kaçırılıyor. İstanbul Lalesi, Amasya Lalesi… Halfeti Gülü de ‘Louis 14’ diye satılıyor. Rengi siyahtır. Halfeti gülü olarak tanınmıyor. 2006 yılından bu yana gül çalışıyorum. Avrupalılar Asya’dan çok bitki kaçırdı.”
Biyoçeşitliliğin korunmasında birinci sorumlu Orman ve Su İşleri Bakanlığı. Yürütücü kadro Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü.
Milât; 2013 yılı. Çok sayıda bitki ve canlı türü yurtdışına kaçırılan Türkiye, ilk kez Biyokaçakçılıkla Mücadele Eylem Planı hazırladı. Eylem planında bitki ve canlı türlerinin nerelerden, hangi mevsimde ve hangi amaçlar için ‘yasadışı’ ülke dışına çıkarıldığı bilgisi var. Bir anlamda, ekiplerin hareket plânını teyâkkuz halini belirleyen de bir yol haritası.
Biyokaçakçılıkla Mücadele Projesi'nin iki amacı var. Kaçakçılığın önüne geçmek ve mevcut flora ile faunadan Türkiye yararına çalışmalar yapmak.Proje kapsamında, biyokaçakçılıkla mücadele rehberleri ve eğitici videolar hazırlandı. Türkçe ve İngilizce dillerinde broşür ve afişler bastırıldı. Polis ve jandarmaya eğitimler verildi. Projeye, Sahil Güvenlik Komutanlığı da dahil. Sahil güvenlik ekipleri deniz genetik kaynakları ve biyokaçakçılıkla mücadele konusunda bilinçlendirildi.
Biyokaçakçılıkla Mücadele Projesinin ikinci yılında DKMP ekipleri, sahalara indi. Halkın bilinçlendirilmesi kilit nokta. Nedeni de Türkiye’den izinsiz bitki ya da canlı kaçıranların ihbar yoluyla yakalanması. Mekanizmanın iyi çalışması için halkın da durumun farkında olması gerekiyor.