'Acı reçeteler' de derman olmuyor
Son Güncelleme: 7 MART 2013 - TSİ 09:59
Son yıllarda Avrupa’yı kasıp kavuran küresel kriz, alınan tüm kemer sıkma tedbirlerine ve halka ödetilen ağır faturalara rağmen bir türlü atlatılamıyor.
Avrupa'nın içinde bulunduğu kriz, küresel ekonomiyi de tehdit etmeye devam ederken, son dönemde piyasalarda en çok konuşulan konuların başında dış ticaret kaynaklı zayıflıklar ve kur savaşları geliyor. Avro Bölgesi’nde süregelen borç krizinin çözümünde önemli mesafeler kat edilse de güçlüklerin sürdüğü aşikar. Ekonomistler, bölgede yaşanan krizi “kamu borcu ya da mali” olarak tanımlasa da sorunlar ülkelere göre farklılık arz ediyor. Avro Bölgesi’ni sarsan borç krizinde ilk finansal yardım talebinde bulunan ülke Yunanistan’dı. 2 yıl içinde 2 kez kurtarılan ancak hala toparlanmaya ilişkin tarihin belirsiz olduğu Yunanistan’ın temel sorunu, 2012 sonu itibariyle Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının (GSYH) yüzde 180’lerine ulaştığı tahmin edilen kamu borcu.
Sırasıyla 2010 ve 2011’de Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Birliği (AB) ile finansal yardım anlaşması yapmak zorunda kalan İrlanda ve Portekiz’in yanı sıra Kıbrıs Rum kesiminde de kriz, yüksek kamu borcu ve bütçe açığı ile bankacılık sektöründen kaynaklanıyor.
Avro Bölgesi’nde kemer sıkma önlemlerinin de etkisiyle işsizlik rekor seviyelere çıkarken, ekonomistlerin “batmayacak kadar büyük” kategorisinde değerlendirdikleri ülkelerden İspanya ekonomisinin diğer kırılgan noktalarını ise yüksek işsizlik oranı ve bütçe açığı ile “emlak balonu” oluşturuyor. Batması durumunda Avro Bölgesi’nin dördüncü büyük ekonomisini toparlamak için mevcut kurtarma fonlarının miktarının yeterli olmayacağı belirtiliyor.
Bölgenin en büyük üçüncü ekonomisi İtalya’da ise durum artık hem ekonomi hem de siyasi anlamda belirsizliğini koruyor. GSYH’sini aşan kamu borçlarıyla mücadele etmeye çalışan teknokrat Başbakan Mario Monti’nin istifasının ardından yapılan seçimlerde net bir tablonun ortaya çıkmaması kriz sürecini tam bir çıkmaza sürükledi.
Millî Gazete