Ortalama insan üretir, başarılı insan sürekli öğrenir
Son Güncelleme: 31 MAYIS 2016 - TSİ 12:01
İş dünyası üretmenin peşinde; üret ne olursa olsun üret. Peki ya öğrenmek? Bugünün ve yarının liderleri öğrenmeyi, üretmenin ötesinde görüyor... Hepimiz üretkenliği seviyoruz. Üretmeyi kim sevmez ki? Üretkenlik üzerine kişisel gelişim kitapları ya da makaleleri okumaya bayılıyoruz.
“5 Adımda Nasıl Daha Verimli Olunur?”, “Üretken İnsanların Ortak Alışkanlıkları Neler?”, “Daha Üretken Olmak için Ne Yapabilirsiniz?” gibi başlıklar gördüğümüzde, yazıyı bir solukta okumaktan kendimizi alamıyoruz. Ben neler yapabilirim, neleri farklı yapabilirim de daha verimli çalışabilirim diye aklımızdan geçiriyoruz.
Kendinizi daha verimli kılabilmenin yollarını aramanızdan daha doğal bir şey de yok. Zamanın yetmediği bir çağda yaşıyoruz. Yapacak çok şey var, ancak tüm istediklerinizi yapmak için gün içinde yeterince saat yok. Dolayısıyla, daha çok işi daha kısa zaman dilimlerinde nasıl yapacağınız konusunda kafa yormanız kaçınılmaz hale geliyor. Michael Simmons ve Ian Chew, verimlilik ve öğrenmek üzerine yıllar içerisinde yaptıkları tespitlerini okuyucularıyla paylaşmışlar.
Verimlilik tuzağı
Verimlilik adına yaptığımız birçok şey var. Kimimiz sesli kitapları ileri sararak hızlı hızlı dinlemeye çalışırken bir yandan da araba kullanmayı verimli olabilme adına yapıyoruz. Diğerleri saunada telefonundan haber okuyarak bir yandan toksin atıp diğer yandan dünyada olup bitenleri takip etmeye çalışıyor. Bir diğer grup cep telefonundan konuşurken spor yapıyor. İstisnasız herkes birden fazla işi bir arada yürütebilmekten mutluluk duyuyor. Ancak unutulmaması gereken bir şey var ki, o da insanın yapabilirlikleri ve günün sunduğu saatler içerisinde sıkışıp kalması ve saplantılı bir şekilde verimli olmanın yollarını arayarak tam bir çıkmaza düşmesinin kaçınılmaz olduğu. Bu halin birebir yol açacağı durum da verimsizliğin ta kendisi. Örneğin; ailenizle geçireceğiniz nitelikli sohbet zamanını bir film seyrederek geçirmek veya arabada okuldan eve giderken geçen zamanı çocuğunuzun hayatıyla ilgili bir sohbete ayıracağınıza kişisel gelişiminize katkı sağlayacak bir sesli kitabı dinlemeye ayırmak. Tamamıyla spontane gelişecek, derin bir sohbetin doğma imkanını bile ortadan kaldırmak. Verimlilik üzerine gereğinden fazla yoğunlaşmak verimliliğe sekte vurmakta, yaşamı tamamıyla deneyimlemenizin önüne geçmekte.
Daha verimli olmak hayatımızı daha az yoğun yapmamakta; sadece koşu bandının hızını arttırmaya yaramakta ve mevcut işinizden daha fazla işe koşmanız için zemin hazırlamakta. Yani, yaşamınız, verimliliğiniz arttı diye, daha organize ve dingin hale gelmemekte. Hızı artmakta o kadar. Aynı zaman dilimine daha fazla iş sığdırmanın telaşı içimizi kaplamakta o zaman.
Öğrenmek verimlilikte son noktadır
Verimlilik konusunda daha etkili bir düşünce biçimi geliştirmek gereklidir. Bazen bir işi daha iyi yapmanın yolu daha kısa sürede hakkını vererek yapmanın ve mevcut hedeflere ulaşmanın ötesindedir. Yapılacak işe farklı bir yönden yaklaşmak, farklı yöntemlerle o işi yapmak anlamına gelir. Bu da sürekli kendini geliştirerek mümkün olur. Verimlilik konusunda dikkate almamız gereken model “öğrenmek” üzerinedir. Birçok verimlilik tüyosunu hayata geçirebilir, potansiyelinizi enerji ve zamanınızı optimumda kullanmak için sürekli yeni modeller deneyebilirsiniz.
Tüm bu yöntemler kısa süreli çözümler getirebilir ancak uzun soluklu çözümler için yapmanız gereken yaşam boyu öğrenme felsefesini benimsemek ve günlük iş ve özel yaşamınızda uygulamaktır.
Öğrenmenin doğrudan sonucu daha iyi kararlar vermek ve yenilikçi fikirler geliştirmek olacaktır. Bu biraz daha etkili çalışmanın yollarını bulmaktan çok daha öte bir atılımdır, kendinizi aşmanız, basamakları birer birer değil atlaya atlaya çıkmanız anlamına gelecektir.
Öğrenmenin verimliliğin ötesinde olması yeni bir kavram değildir
Öğrenmeye odaklanmak çok da yeni bir fikir değildir. Dünyada saygıyla izlediğimiz, cesur kararları karşısında şapka çıkardığımız birçok CEO kendilerini öğrenmeye adamış insanlardır. Günlük yaşamlarında boş oldukları birkaç dakika olmamasına rağmen, kendi özel zamanlarında yeni şeyleri keşfetmekten büyük keyif alırlar.
Ne yazık ki, günü kurtarmak, kar etmek ve bilgiyi paraya çevirmek gibi acil hedeflere kilitlenen girişimciler için öğrenmenin önemi günlük koşuşturmalar içinde kaybolup gitmekte.
Gelin “öğrenmek iyidir” sloganını bir örnekle perspektif içine koyalım:
Kariyerlerinde başarılı olma hedefi olan ve bu uğurda birbirilerinden tamamıyla farklı stratejiler geliştirmiş
iki üniversite mezununu değerlendirelim:
İlk mezun, üretken Paul, verimliliği her şeyin önünde tutar ve günlük görevlere odaklanır.
Diğer mezun, öğrenen Lisa için öğrenmek öncelikli odağıdır.
İlk etapta Paul’un yaklaşımı daha etkili olabilir, daha çok para kazanır, kariyerinde ilk yıllarda daha hızlı yükselebilir, çünkü hep işe odaklanır. Oysa zaman içinde bu yaklaşımın getirisi azalacak, Lisa’nın yaklaşımı yükselişe geçecektir. Bunun en basit sebebi, bilginin üstüne konularak büyüyen, zenginleşen ve üretime dönüşerek somutlaşan yapısıdır.
Üniversiteden sonra iş yaşamına geçen birçoğumuz üretken Paul’lere dönüşür, öğrenmek için ayırdığımız zamanı kısar, işleri en etkili şekilde, en kısa zamanda bitirmeye yöneliriz. Yıllar sonrasında ise Lisa olmanın yararlarını fark eder, öğrenmeye geri döneriz.
Dünya Gazetesi/Değişim Yelpazesi