İslam Dünyasına 'Kötü İmaj' Biçenlere En Güzel Cevap!
Son Güncelleme: 16 EKİM 2014 - TSİ 11:18
Zamanın durduğu, mekanın dolup taştığı bir an… Eller ona dokunuyor, gönüller O’na yöneliyor. Milyonlarca beden adeta tek bir vücut haline geliyor, kendini değiştirmek ve iyi bir insana dönüşmek için dönüyor da dönüyor… Tüm kötülüklerden sıyrılıp tüm güzelliklere kapı aralıyor insan, değişime ve yenilenmeye niyet ediyor.
Tahmin ettiğiniz gibi burası Mekke-i Mükerreme…
Öyle bir yer ki; her yaş grubundan insan burada; kucaktaki bebekten annesine, 7 yaşındaki torundan 70 yaşındaki dedesine kadar…
Öyle bir yer ki; her dilden ve ırktan insan burada; Afrikalısından Ortadoğulusuna, Güney-Doğu Asyalısından Amerikalısına, Avrupalısından Orta Asyalısına kadar…
Öyle bir yer ki; her görüşten ve mezhepten insan burada; Sünnisinden Şiilere, Vahhabisinden Selefisine kadar… Evet “aklınıza gelecek her türlü mezhepten” insan burada!
İşte burası, son zamanlarda sıkça gündeme ge(tiri)len “mezhep gerginliğinin” sûni mi yoksa gerçek mi olduğunu anlamanın, doğrulamanın tam da yeri aslında.
Eğer bu mesele sûni (yapay) değil de gerçek bir sorun olsaydı, Kâbe’nin avlusunda her on dakikada bir kavga-gürültü ve belki de cinayet olurdu herhalde.
Nitekim milyonlarca insanın güneşin altında milim milim ilerlediği, kimi zaman itiş-kakış, kimi zaman göz göze bakış, kimi zaman oluk oluk akış esnasında ciddi bir tatsızlık yaşanmaması aslında hakiki Müslümanların gerçek gündeminde böyle bir çatışma olmadığına işaret değildir de nedir?
Uluslararası medyada sürekli gündemde tutulan bir takım kişi ve yapılar Müslümansa bunlar kim, bunlar Müslümansa onlar kim?
Ciddi ciddi üzerinde durulması ve gündeme getirilmesi gereken bir durum…
Aslında İslam’da ve hakiki Müslümanlar arasında olmayan/olmaması gereken şeyler (kin, nefret, zulüm vb.) sanki varmış gibi belli bölgelerde oynatılan tiyatrolar büyük bir algı operasyonuyla hem gayrimüslimlere hem de televizyonları başındaki milyonlarca müslümana yutturulmaya çalışılıyor.
Fakat aynı medya, adeta arı kovanı gibi milyonlarca Müslüman’ın aynı anda bulunduğu bir ortamı ve bu ortamda -yukarıda bahsedilen zorlu şartlara rağmen- ciddi bir tatsızlık yaşanmamasını bilakis her mezhep ve görüşten Müslümanlar arasında cereyan eden sevgi, kardeşlik, muhabbet, merhamet ve sağduyuyu ne hikmetse hiç gündemine almıyor, görmüyor, göstermiyor…
Dolayısıyla oturduğumuz yerden, televizyonda çıkan gazetelerde yazılıp çizilen haberlere bakarak, ya da kulaktan dolma bilgilerle “Afganlar şöyle, İranlılar böyle, falan millet öyle kötü, filan millet şöyle fena vs” diye ahkam kesmeden önce; gelip burayı görmeli, her milletten insanın bir araya geldiği bu yerde neler olup bittiğine bakmalı ve neden en ufak bir kavganın/cinayetin olmadığını bilakis sağduyunun hakim olduğunu sorgulamalı, bakış açımızı ona göre değiştirmeliyiz.
Özetle, Hac ibadetinin bir çok hikmet, sembol ve mesajına güncel bir yenisini daha ekleyecek olursak; İslam dünyasına kötü bir imaj biçmeye, müslümanları hem kendi içinde (bölmeye) hem de dışarıya (uluslar arası topluma) karşı adeta bir “güvenlik tehdidi” olarak göstermeye çalışanlara karşı en güzel cevaptır Hac…
Hem de lafta değil, oldukça zor şartlar altında “uygulamalı” bir cevap!…
Göksel Öztürk
Mekke-i Mükerreme
7 Zilhicce 1435 / 30 Eylül 2014