'Dış yatırımlarımız arttı dünya markalarını hedeflemeliyiz'
Son Güncelleme: 20 ŞUBAT 2015 - TSİ 11:07
On-yirmi yıl öncesine kadar dünya markası olmanın yolu güçlü bir sermaye ile önemli bir alanda geniş üretim ve dağıtım ağına pazar liderliğine sahip olmayı gerektirirdi. Son yıllarda “akıl terini” ortaya koyan gençler dünyada özel üretim ve yazılımlarıyla dünya markaları çıkardılar.
Ülkemize 2014 yılında gelen doğrudan yabancı sermayenin yüzde 61’i oranında 5 milyar 234 milyon dolar bizim iş insanlarımız yurtdışında doğrudan yatırım yaptı. Yurtdışında mağaza zincirine sahip olan özellikle giyim ve tekstil firma sayımızda da çok hızlı artış olduğunu, sayının 2 binlere ulaştığını gözlüyoruz. Bunda Turquality destekleri de rol oynuyor. Sadece yurtiçinde çok bilinen markaların değil, o kadar bilinmeyen orta boy firmalar da bazı çevre ülkelerin bilinen markaları olmayı başardılar.
Bu dış yatırımların artmasına, mağazalaşmalara karşın, dışarda bilinirliği olan, dünya markası diyebileceğimiz yerli markalarımızın sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bir iki beyaz ve kahverengi eşya markamız Avrupa’da, bazı tekstil-konfeksiyon markalarımız yakın çevrede ve bazı taahhüt firmalarımız Rusya, Kuzey Afrika pazarında bilinirliğe ve aranırlığa ulaşmış durumdalar...
Oysa dış yatırımlarımız arttıkça markalarımızın da dünya markası olma yolunda adımlar atabilmeleri gerekiyor. Hiç değilse çevre ülkelerin bilinebilir markaları olma başarısının gösterilmesi söz konusu olabilmeli.
Dışa açılan firmalarımızdan bazıları girdikleri pazarlarda yerel marka satın alarak büyüme yolunu da seçiyorlar. Bunun örneklerini hem beyaz ve kahverengi eşyada hem seramik ve viktifiyede hem gıdada görüyoruz. Ayrıca, özellikle bakliyatta hem Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da hem Kanada ve Amerika’da ismini duyuran firmalarımız söz konusu.
Bundan 10-20 yıl öncesine kadar dünyada marka olabilen firmalar büyük sermayeli, büyük üretim ve dağıtım ağına sahip olan otomotiv, beyaz ve kahverengi eşya firmalarıydı. Son yıllarda ise küçük sermayeleriyle yeni teknoloji geliştirerek üretim yapan elektronik firmaları ya da yazılım şirketleri hızla büyüyüp tanınan dünya markaları oldular. Güçlü sermayenin değil, “akıl terinin” öne çıktığı bu firmalar dünya dev firmalar sıralamasında hızla basamakları tırmanıp, hem bilinirlikte, hem karlılıkta dünyanın önemli markalarının önüne geçebildiler. Üretime başladıkları alanlara dayanarak “garaj firmaları” diye isimlendirilen bu firmaların bazıları bugün dünyanın en bilinir firmaları, yöneticileri en bilinir yöneticileri oldular. Hemen hepsi “dahi” nitelemesiyle dünyaya taktim edildiler.
Acaba biz de böyle dünya markası oluşturacak küçük firmalara, yazılım ve üretim şirketlerine sahip olamaz mıyız?
Son yıllarda bu alanda önemli gelişme olduğuna tanık oluyoruz. 2010 yılında Dünya Üniversiteler Arası Akademik (ARWU) sıralamasında ilk 200 içersinde iki üniversitemiz yer alabiliyordu. Sıralamaya giren başka üniversitemiz yoktu. Bu yıl ODTÜ, sıralamada ilk yüzde, Boğaziçi ve İTÜ ilk 200’de yer alıyorlar. Listedeki üniversite sayımız 5 yılda 2’den, 6’ya çıkarken sıralamada hızla yükseldiklerini de görüyoruz.
İşte buna bağlı olarak, genç bilim adamlarımızın küçük gruplar halinde bir araya gelerek, yeni ürünler ve gelişmiş yazılımlar sağlayacak, dünya markası olacak imkana sahip olabilir Türkiye’nin genç bilim insanlarının dünya markası çıkarabilecek eşikte ve desteklenmeli...
Osman Arolat / Dünya