Faiz lobisi mahkemede ispatlandı
Son Güncelleme: 29 HAZİRAN 2012 - TSİ 10:00
ABD ve İngiliz savcıları küresel faiz çetesinin varlığını ispatladı. Libor piyasasındaki faizleri kendi aralarında anlaşarak belirleyen lobinin soygunu ortaya çıkınca Barclays'e rekor ceza kesildi.
Türkiye' de 'var mı, yok mu?' tartışmaları sürerken, ABD ve İngiliz mahkemeleri 'küresel faiz lobisi'nin gerçekliğine ilişkin tarihi bir karar aldı. 2007'de başlayan küresel krizin ardından finansal piyasalarda yaşananları mercek altına alan ABD ve İngiliz savcıları iki yıllık araştırmanın ardından tüm dünyada (Türkiye de dahil) tüketici ve devletleri soyan bir faiz çetesinin varlığını ispatladı. Savcıların ulaştığı belgelerin ardından faiz manipülasyonuyla 'dünyayı soymak'la suçlanan davalılar arasında yer alan İngilizler'in dev bankası Barclays suçunu kabul etti. Barclays konunun mahkemeye götürülüp büyümemesi için savcılarla anlaşmaya gitti ve 453 milyon dolar (290 milyon sterlin) vermeyi kabul etti. Barclays'in bu tutumu aynı zamanda, davada 'birlikte hareket etmekle' suçlanan diğer küresel mali kuruluşların da suçlamayı dolaylı olarak kabulü anlamına geliyor. Böylece Barclays'in yanı sıra 'faiz çetesi' kurup toplumu soymakla suçlanan Amerika, Avrupa ve Asya'daki 20'ye yakın banka çeşitli cezalara çarptırılacak. Tüm dünyaca tanınan isimler var. Doğrudan karışma imkânı bulunmamakla birlikte, soruşturmanın dolaylı olarak herhangi bir Türk bankasına uzanıp uzanmadığı ise bilinmiyor.
Devleri korkutan soruşturma - 1
Trilyon dolarlık finans kuruluşlarını 'toplumu dolandırmak' amacıyla faiz çetesi oluşturmakla suçlayan soruşturmanın temeli 2007 yılına dayanıyor. Küresel krizin başladığı yıl, bazı büyük finans kuruluşlarının, şirket kredilerinden tüketici faizlerine kadar tüm dünyadaki borçlanma oranlarının belirlenmesinde kullanılan, 360 trilyon dolarlık büyüklüğe sahip Libor piyasasındaki faizleri ortak hareket ederek belirledikleri gündeme geldi. 2008 yılında Wall Street Journal'de yapılan haberler konunun kamuoyu tarafından duyulmasına neden oldu. Bu tarihten sonra yapılan araştırmalar, soruşturmanın ABD'den, İngiltere, İsviçre, Singapur ve ardından birçok devlete sıçramasına sebebiyet verdi. Bu nedenle konu için özel olarak ABD, Avrupa ve Asya'nın birçok ülkesinden müfettişler görevlendirildi. Savcılar bir dava serisinin ilk ayağı olarak, dünyanın en büyükleri arasında ilk sıralarda yer alan 10 büyük banka ve finans şirketi üzerine yoğunlaştı. Dava açılan bankalardan Barclays'in son beş yıldaki manipülatif işlemlere ilişkin suçlamaları kabul edip, davayı kendi adına kapatmak için 453 milyon doları ödemeyi kabul ettiği çarşamba akşamı resmen açıklandı. Böylece konuyla ilgili yeni bir aşamaya geçildi.
Dünyayı nasıl soydular - 2
Savcıların iddialarına göre, bankalar sadece kendilerinin işlem yapma yetkisi olduğu Libor piyasasında faiz oranlarını piyasa şartlarına göre çok düşük seviyede belirledi. Söz konusu kuruluşlar böylece hem birbirlerinden hem de -ve de daha önemlisi- dünyanın geri kalanından piyasaya akan dövizlere çok düşük fiyat ödeyip borçlandı. Ancak bu ucuz kaynakları, küresel krizin başladığı dönemde tüketicilere, şirketlere, devletlere, kısacası tüm kredi çekenlere olağan koşullara göre fahiş fiyattan sattı. 'Ucuza borçlan, çok pahalıya sat' olarak tanımlanacak bu işlem banka kârlarının daha önce görülmedik seviyelere çıkmasına neden oldu. Bankacılık altın bir dönem yaşadı. Fakat daha sonra bu oyunun da etkisiyle bankaların kredi kalitesinin bozulduğu ortaya çıktı. Dev finans kuruluşları devletler tarafından kurtarılırken, bu kez kamu bütçeleri bozuldu. Devletlerin aşırı borçlanma ihtiyacı nedeniyle küresel çapta vergiler ve işsizlik arttı.
Patronlar kurtuluyor yöneticiler suçlanıyor - 3
Dünyanın dev kuruluşlarıyla başlayan ve giderek daha çok ülke ile bankaya yayılan soruşturmada dikkat çekici unsur ise savcıların konunun tam olarak özüne inmemesi. Çünkü savcılar soruşturmada son beş yıllık işlemleri mercek altına alırken, olayın geçmişinin ne kadar eskiye dayandığı ise hâlâ bir soru işareti. Diğer taraftan davada suçlanılan kesim sadece söz konusu finans kuruluşlarının maaşla çalışan yöneticileri. Bu bankacılar faiz manipülasyonuyla banka kârlarını şişirip, sözleşmeleri gereği bankadan daha çok 'bonus' yani prim almak ve bunun için çeteleşmekle suçlanıyor. Buna karşın yöneticilerin o oyunlarıyla tarihi temettü, yani kâr payı gelirlerine ulaşan banka ortaklarına ise dava açılıp açılmadığı konusunda bir bilgi mevcut değil. Kuşkusuz burada tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki banka profesyonellerine de altın bir öğüt çıkıyor...
Failleri tanıdık isimler - 4
Belki rastlantısal ama, yine de ilginç bir not düşelim yazıya... Söz konusu banka ortakları, son dönemde Türkiye'ye karşı yapılan bir takım 'atak'ların ardındaki isimler. Bunlar, bir takım lobiler ve "neo-con" olarak tanımlanan kesimden oluşuyor... Söz konusu sermayedarlar bankacılık ve enerji başta olmak üzere ekonominin her alanında olduğu gibi, medya ve dolayısıyla siyaset üzerinde de etkililer.
Sabah