18 Şevval 1445 | 27 Nisan 2024 Cumartesi

CANLI DİNLECANLI DİNLE

Hayat

Ana Sayfa Haber Hayat

Yaz saati sağlığa zarar veriyor mu?

Son Güncelleme: 24 MART 2014 - TSİ 11:38

Gelecek hafta, 31 Mart pazartesi sabahı ülkemizde saatler 1 saat ileri alınarak yaz saati uygulamasına geçilecek. Bir çok açıdan tartışılan bu uygulamanın tarihi eskidir. Saat değişikliğinin sağlığımız ve gündelik yaşantımız üzerindeki etkilerine dair birçok ayrıntı öne çıkıyor. 
Yaz saatinde ilk yaygın uygulama 1. Dünya Savaşı sırasında, ana enerji kaynağı olan kömürü azami tasarrufla kullanmak isteyen ülkelerce başlatıldı. Savaştan sonra çoğu ülkede terk edildi. 2’nci Dünya Savaşı’nda yeniden ortaya çıktı. Hatta İngiltere’de bir süre saatler bir değil iki saat ileriye alındı. Savaş bitince, 1918’den sonra olduğu gibi çoğu yerde yaz saati uygulaması bırakıldı. 1970’lerde enerji krizleriyle baş etmek için alınan önlemlerle beraber yeniden yaygınlaştı.
Yaz saati uygulamasının Türkiye’deki hikâyesi de dünyadakine benzer. 1940’dan sonra aralıklarla kullanıldıysa da düzenli uygulanması çok eski değil. Terk edilmesini savunanlar da var ‘Hiç değiştirilmesin’ diyenler de...
Vücut saatimiz şaşmaz
Bahar gelip de saatler ileri alınınca, ne güneşin doğuşunda değişiklik oluyor ne de dünyanın dönüş hızında. Gerçekte yaptığımız, bir anlamda kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil. Kendimizi kandırsak da beynimizi ve hücrelerimizi kandıramıyoruz.
Doğada nasıl mevsimlerle kendini gösteren yıllık bir dönem varsa, 24 satlik kendine has düzeni olan bir dönem de var. Birçok canlıda olduğu gibi insanoğlunun da vücut fonksiyonlarını gün boyunca azaltıp çoğaltan bir saati var. Bu tam anlamıyla kendi düzeni olan bir iç saat.
Hassas denge bozulur
Vücudumuzun istemsiz birçok fonksiyonu iç saatimize bağlı olarak çalışır. Bu resimde günün çeşitli saatlerinde artan veya azalan fonksiyonlardan bazıları görülüyor.
Kaynak: Smolensky ve Lambert, The Body Clock to Guide Better Health 2000
İç saatimiz başta ışık ve karanlık olmak üzere dış etkenlerden etkilenir ama onlar tarafından yönetilmez. Örneğin, İstanbul’dan kalkıp, arada 12 saatlik bir zaman farkı olan Hawai’ye gidecek olursanız vücudunuz en az 1 hafta İstanbul saatine göre davranmak isteyecektir. Saat farkının sebep olduğu İngilizce deyimle “jet-lag”, iç saatimizin bizim veya yeni çevrenin isteğine göre değil kendi iç düzenine göre haraket ettiğinin belirtisidir.
Uçakla uzak bir diyara gittiğimizde vücudumuzun düzeninin altüst olduğunu kolayca hissederiz.
Aradaki fark bir saat ise, pek bir şey hissetmeyiz. Biz hissetmesek de vücudumuz hassas dengesinin bozulduğu için rahatsız olur. Yaz saati uygulamasında olduğu gibi kısa süreli zaman farklarının meydana getirdiği rahatsızlıkları tek tek kişilerde fark etmek zordur.
Bir saatlik zaman farkının etkilerinin anlaşılabilmesi için geniş topluluklar üstünde yapılan araştırmalara bakmak gerekir.
Tehlikeli pazartesi
Uykusuzluğun birçok olumsuz etkisinin yanı sıra kalbimizi de yorduğunu biliyoruz. Vücudun ahenginin bozulmasının yaptığı zincirleme değişiklikler kendini yaz saati uygulamasından sonra da gösteriyor.
İsveç’de kalp krizi geçiren tüm hastaların kaydedildiği veri tabanı kullanılarak yapılan ve 2012 yılında ‘Sleep Medicine’ adlı bilimsel dergide yayınlanan araştırmadan saatler ileri alındıktan sonraki 1 hafta içinde kalp krizlerinde yüzde 4’lük bir artış olduğunu öğreniyoruz.
Bir saatlik uykusuzluğun kalp krizlerini neden artırdığı tam olarak bilinmiyor. Uyku düzeni bozulan vücudun bunu bir stres olarak algılayıp, sinir sistemi ve salgıladığı hormonlar yoluyla stresle baş etmeye çalışırken kendi kendine zarar verdiği düşünülüyor.
Kazalar artıyor
ABD’de 21 yıl içinde olan ölümlü trafik kazalarını inceleyen bilim insanları, yaz saati uygulamasına geçilen haftanın ilk günü, pazartesi, ölümlerde yüzde 6 artış olduğunu saptadı.
Uykusuz araba kullanmanın alkollüyken direksiyon başına geçmek kadar tehlikeli olduğunu gösteren birçok araştırma var. Yaz saatine geçtikten sonra gece biraz daha geç yatıp, sabah eskiden alıştığımız zamanda kalktığımız için az da olsa uykusuz kalırız. Saatler ileri alındıktan sonraki bir kaç gün içinde uykulu araba kullanan şoförlerin daha sık trafik kazası yaptığını kanıtlayan birçok araştırma var.
1975- 1995 yıllarında ABD’deki tüm trafik kazaları göz önüne alınarak yapılan bir araştırmada saatlerin ileri alındığı pazar gününü izleyen pazartesi günü kazalarda bir artış olduğu, bir hafta sonra kaza sıklığındaki artışın kaybolduğu saptandı. Öyle anlaşılıyor ki, iç saatimiz değişen dış çevreye uyum sağlayıncaya kadar geçen sürede trafik canavarı her zamankinden daha azgın oluyor.
Uykusuzluk ve dikkatsizlik
İşyeri kazaları her gün birçok insanı en verimli çağında çalışma hayatından çekip alıyor. Uykusuzluğun yol açtığı dikkatsizlik bu kazaların en önemli nedenlerinden biri. Bu konuda yapılan çalışmalar yaz saatine geçilen hafta sonunu izleyen pazartesi günü iş yeri kazalarının hem sayı hem de ciddiyet açısından artığını ortaya koyuyor. Uykusuzluğun dikkat ve konsantrasyon üstüne olumsuz etkileri olduğunu bilmek için araştirma yapmaya gerek yok. İş kazalarından korunmak için uykusuz kalmamak gerek.
'Hiç değişmesin'
1987 ile 1991 arasında ABD’de yaya ölümüyle sonlanan trafik kazalarını inceleyen araştırmacılar, yaz saati uygulanmasıyla (YSU) uzayan günlerde kazaların standart saat uygulamasının geçerli olduğu kış aylarının akşam ve gece saatlerine göre çok düşük olduğunu fark ettiler.
Yaz saatinin geçiş döneminde kısa süreli sıkıntıları olsa da uzun dönemdeki yararlarının daha fazla olduğunu söyleyenler de var. İnsanlar daha uzun süre aydınlıkta yaşadıkları için toplam kaza sayısının daha az olduğunu kanıtlayan istatistikler mevcut. Alacakaranlığın trafik kazalarını artırdığını gösteren araştırmalar, yayaların hayatını kaybettiği kazalarda ciddi artışlar olduğunu gözler önüne seriyor.  
Gecenin örttüğü kötülüklerin, gündüzün uzamasıyla azalacağını söyleyen bazı uzmanlar saatlerin hiç değiştirilmemesi ve tüm yıl boyunca yaz saati uygulamasının devam etmesini tavsiye ediyor. Bu yol seçilirse enerji tasarrufunun devamlı olacağını ve her yıl 2 kere saat değiştirmenin yol açtığı sorunların da önleneceğini vurguluyor.
Prof. Dr. Murat Tuzcu / Milliyet