6 Zilka'de 1445 | 15 Mayıs 2024 Çarşamba

CANLI DİNLECANLI DİNLE

Hayat

Ana Sayfa Haber Hayat

Ergenlik dönemi ve sınav heyecanı

Son Güncelleme: 21 NİSAN 2016 - TSİ 11:38

Dr. Yankı Yazgan, hem üniversite sınavına hazırlanan hem de ergenlik sorunları ile başa çıkmaya çalışan gençlere, “Motivasyon insan zihninde bizi hedefe götüren mekanizma. Sorumluluk ve çok güçlü bir duygu hissettiğimizde motivasyonumuz artabilir” diyor.

Ailelere ise “Çocuklarımızda, sınavı kazandıklarında her şeyin mükemmel, kaybettiklerinde ise berbat olacağı izlenimi uyandırmamalıyız. Siyah-beyaz düşünce ikileminden çıkmalıyız” önerisinde bulunuyor.

Anne-baba ve öğretmenleriniz düşmanınız değil

Ergenler, anne-baba ve öğretmenleri ile çatışma halinde olabiliyor. Gençler kendilerinin hiçbir zaman kötülüğünü istemeyecek bu insanların bir düşman olmadığını öğrenmeli. Zaten hayatta onları bekleyen çok sayıda gerçek düşman olacak. Aileler bunu çocuklarına hatırlatmalı ve kendilerinin mücadele edilmesi gereken kişiler olmadığı konusunda onlarla konuşarak olumlu ilişkiler geliştirmeli.

Beyin gelişimi devam ediyor

Ergenlere nasıl davranmamız gerektiği konusunda, yaşa bağlı olarak insan beyninin gelişimi bize önemli ipuçları veriyor. Ergenlerde beyin gelişiminin bir takvimi var. Hazırlık, lise 1 ve 2 dönemi ile lise 3 ve lise 4 arasında Prefrontel Korteks’in (beynin ön bölgesi) gelişiminde önemli bir fark söz konusu. Beynin ön bölgesi lisenin ilk iki yılında gelişimini henüz tamamlamadığı için bir yetişkinde olduğu gibi çalışmıyor.
Lisenin ilerleyen yıllarında bu ön bölgenin geliştiğini görüyoruz. Bu bölge duygu ve dürtülerin kontrolünde çok önemli bir işlev üstleniyor. Ancak lisenin ilk yıllarında bu bölge yeterince gelişmediği için çocuklar, isteklerini kontrol etmekte zorluk çekiyor. Aileler çocuklarına yaklaşırken bu gelişimi göz önünde bulundurmalı.

"Kaybetmeyi öğrenmeliler"

Gençler kaybetmeyi öğrenmeli. Bunu spor veya sanatla yapabilirler. Kaybetme, bir sonraki aşamada kazanmamızın önüne geçmez. Aileler de bu noktada çocuklarına destek olmalı. Türkiye’de yapılan araştırmalar çocuklarımızın bağımsız olmasını önemsediğimizi gösteriyor. Fakat bunu istememize rağmen öyle davranmıyoruz. Onların bağımsız olmasını istiyorsak, zor durumlar ortaya çıktığında bunu pekiştirecek şekilde davranmalı, durumlar üzerinde tüm kontrolü ele almamalıyız.

Yüksek risk

14-25 yaş arasında, ruhsal hastalıkların ortaya çıkma riski çok fazla. Şizofreni, melankolik depresyon gibi birçok ruhsal hastalık eğer bunları besleyecek durumlar varsa kendini gösterebilir. Dolayısıyla bu dönemde riskli davranışlar çok kritik. Bir ergenin ruh sağlığını belirleyen başlıca parametrelerden biri de anne-baba arasındaki ahenktir. Çocuklar, ailede bir şeyler yolunda gitmediğinde bunun kokusunu hemen alır. Onları yetiştirirken kendi duygularımıza da kulak vermeliyiz.

Hürriyet