23 Şevval 1445 | 2 Mayıs 2024 Perşembe

CANLI DİNLECANLI DİNLE

Güncel

Ana Sayfa Haber Güncel

Güneydoğu’nun yeraltı ve yerüstü kaynakları

Son Güncelleme: 8 NİSAN 2013 - TSİ 17:40

Kalkınmanın temel varsayımını hatırlatalım: "Bir toplum, elinin menzilindeki kaynakları etkin ve verimli kullanamazsa, dışardan gelecek kaynakları da gerektiği gibi değerlendiremez."
Topraklarımız, iklimimiz, akarsularımız, madenlerimiz, tarihi eserlerimiz, inanç merkezlerimiz, sıcak sularımız vb. yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız, elimizin menzilindeki çok değerli varlıklarımızdır.

Bu satırların yazarı Şırnak ve Silop'de Cudi dağının eteklerinde ve tepelerindeki petrol kökenli asfaltitleri, Hani'deki "fosilis ocaklarını", Alacakaya'daki Elazığ vişnesini, Van Et tesislerinin serüvenini, VATOŞ'da geliştirilen hayvancılık projesinin derinliklerini, Bitlis'te bal üretme çabalarını, Hakkari'deki ceviz yetiştirme düşlerini, Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerinin potansiyellerini, Muş'ta tam buğday ekmeği için arayışları, Urfa 'da Harran Üniversitesi'nde badem ağacı denemelerini vb. zenginlik üretimiyle ilgili her çeşitten yerel varlığın değerlendirilmesine ilişkin çabaları yakından izlemeye çalışanlardan biridir; yörede yaptığı sayısız saha araştırmaları ile de bilgisini sürekli yenileme gayreti içindedir. Gözlemlerini tartışmaya açmaktadır; söylediklerinin "mutlak doğru" olduğunu ileri sürmeyecek kadar bilime saygılıdır.

Envanter ihtiyacı
Kalkınmanın yerelden başlayarak küresel boyuta taşınabilmesi için, önce bölge kaynaklarının çok ciddi bir envanterinin yapılmış olması gerekir. Hep birlikte bir dizi sorunun yanıtını aramalıyız: Temel yeraltı zenginliklerinden biri olan madenlerimiz hakkında bilgimiz yeterli mi? Bu soruya "evet" diyebilmeyi isterdim… Hepimiz açık yürekle bilmeliyiz ki, doğaltaş ocaklarımızda bile sondaj yapıldıktan sonra blok kesme işine geçişimiz daha birkaç yıllık maziye sahip…Bölgenin petrol, krom, doğaltaş ve diğer yeraltı zenginlikleri konusunda net bilgimiz yoksa fizibiliteler nasıl yapabilir; risk alanını nasıl kuşatabilir ve yatırım kararlarını nasıl verebiliriz?
Silopi'ye giderken sola doğru dönüp, Harbul köyü yakınlarındaki ve Şirnak'taki asfaltitler petrol kökenli bir yakıttır. Yaklaşık 4 bin 500 kalorilik bir yakıt olan asfaltitler içinde önemli miktarda vanadyum da bulundurur. Asfaltit homojen yapıda olduğu için var olan kaloriye göre akışkan yataklı kazanlarda yüksek verimde ve kararlı biçimde enerji üretimi yapılabilir. Bu nedenle özel kesim asfaltit kullanarak enerji üretebilmek için çok ciddi yatırım yapabilmiştir.
Yöredeki kaliteli doğaltaş üretimi son dönemde önemli tesislerin kurulmasına yol açmıştır. Diyarbakır ve Elazığ'da blok halinde ve işlenerek satış yapılan ciddi doğaltaş ocakları ve işleme tesisleri kurulmuştur.
Yöredeki petrol rezervleriyle ilgili çalışmalar ve işleyen tesisler çok iyi bilinen zenginliğimizdir.
Krom madenciliği ve diğer madenlerde arama çalışmaları yürütülmektedir ama yeterli olmadığını söylemek haksızlık olmaz.
Eğer ekonomik gelişmeyi daha da hızlandırmak istiyorsak, yörede bilinen ve bilinmeyen madenlerle ilgili aramaların belli bir aşamaya gelmiş olması gerekir… Özellikle özel sermayenin yöreye yatırım yapabilmesi için, en azından asfaltit ocaklarının potansiyelleri gibi diğer yer altı kaynakların da tanımlanması hayati önemdedir.
Ciddi ve dinamik bir "maden envanteri" olmadan, madencilikle ilgili potansiyelleri değerlendirecek yatırımları yöreye çekmeyi bir umut olmanın ötesine taşımamız mümkün değildir.
Yörede MTA'nın saptadığı rezervleri ve verdiği ruhsatları banka sisteminin güvence olarak kabul etmesinin yasal çerçeveleri üzerine düşünmeden yöre kalkınması söyleminin ayakları yere sağlam basmaz… Madenlerin yol, elektrik, işletme izinlerini tek merkezli bir kamu otoritesine bağlayarak, işlemlerin kolaylaştırılmasını sağlanmadan bölgede yeraltı zenginliklerin işlenerek zenginlik üretime katkı yapması umut olmanın ötesine gitmez.
Yörenin limanlara uzaklığını dikkate alarak, lojistik maliyetlerde "şans eşitliği yaratan" düzenlemeler işin başında tanımlanmazsa, coğrafi konumun olumsuz etkileri azaltılamaz.
Biliyoruz ki, üretimde verimlilik, girişimcilerin ve çalışanların entelektüel kapasitelerine sıkı sıkıya bağlıdır ama, entelektüel kapasite tek başına yeterli değildir… Entelektüel kapasite, sistem kapasitesi ile desteklenmezse, orada fiziki sermaye ve insan kaynağını, yeraltı ve yerüstü kaynakları, teknolojiyi israf kaçınılmaz hale gelir…
İvedilikle yörenin fiziki sermaye ihtiyacı ortaya konmalı, fizibiliteleri kamuoyunun önünde açıkça tartışılmalı, fiziki sermayenin finansmanın nasıl sağlanacağı üzerine yurttaşların net bilgiye dayalı kaliteli fikirler edinmeleri sağlanmalıdır ki, spekülatif anlatımların zihinleri kirleten olumsuzlukların önüne geçilebilsin…

Rüştü Bozkurt’un Dünya Gazetesi'ndeki yazısından sadeleştirilerek iktibas edilmiştir. 08.04.2013